Herkes üniversite okumalı mı
Pazar Sohbeti
18 Temmuz 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Üniversite eğitimi tüm yurttaşlara açık mı olmalıdır?
Kesinlikle hayır. Üniversite fikrinin inkarıdır söylediğiniz. Çünkü üniversite denilen kurumun işlevi, ülkenin ve hatta insanlığın yönetici elitini yetiştirmektir. Herkes üniversite eğitimi alsın dediğin zaman, özetle, üniversite olmasın demiş olursunuz.
Tüm dünyada üniversite eğitiminin daha geniş kesimlere yayılma süreci İkinci Dünya Savaşı ertesinde başladı. İlk başlarda haklı gerekçeleri olan bir politikaydı. Bir kere, Dünya Savaşı’nda yaşamını feda etmiş olan kuşağa verilmiş bir tavizdi. Dar bir kesimle sınırlı olan yüksek eğitimin daha geniş bir tabana yayılması, toplumun alt tabakalarından insanların da çok fazla zorlanmadan üniversiteye girebilmesi doğru bir yaklaşımdı. Fakat bir noktadan sonra bunun boku çıkarıldı. Yalnız Türkiye’den söz etmiyorum, bütün dünyada bu böyle oldu. Özellikle Batı dünyasında oldu. Türkiye’de tam manasıyla iş cıvıdı. Geldiğimiz nokta, üniversitenin iflasıdır.
Yalnız üniversitenin değil, toplumun da birçok fonksiyonunun işlemez hale gelmesidir. Bunu anlatmaya çalışayım. Üniversite, toplumun yönetici ve yönlendirici kadrolarını eğitmek için yaratılmış bir kurum. Üniversitenin amacı uzman yetiştirmek değildir. Uzman yetiştiren okullara meslek okulu adı verilir. Üniversitenin amacı herkes her şeyden biraz haberdar olsun, Karlofça Barışını da bilsin, fizik teoremlerini de bilsin değildir. Üniversitenin amacı, topluma yön verecek olan, toplumda yönetici pozisyonlar üstlenecek olan, toplumda iktidar pozisyonları üstlenecek olan kesimin, ortak bir dil, ortak bir anlayış ve ortak fikir yelpazesi edinmesini sağlamaktır. Elit yetiştirmektir.
Elit eğitimi birçok boyut içerebilir. Fakat bence vazgeçilmez olan boyutlar dörttür: Tarih, felsefe, ilahiyat ve edebiyat. İyi bir tarih eğitimi, ileride zor kararlar verecek olan bireylerin, insanlığın ortak tecrübe dağarcığından haberdar olmasını sağlar. Felsefe ve ilahiyat, o kararların akli ve ahlaki altyapısını kurar. İyi edebiyat eğitimi ise, insanların toplum içindeki yaşantısını tanımanın kilididir. Üniversiteyi avamla doldurursanız, sunabileceğiniz malzemenin düzeyi de ister istemez avamın düzeyi olur. “Dünyanın en iyisi” sayılan Batı üniversitelerinin bugün sunduğu edebiyat, felsefe, tarih müfredatına bakın. İçler acısı bir seviyededir.Toplum yönetiminin ana direklerini oluşturan bu disiplinler, bugün ucuz sloganlar ve moda olmak dışında hiçbir değer taşımıyan yavanlıklardan ibaret kalmıştır.
Benim kanaatimce, üniversite kapasitesi genel nüfusun azami yüzde onu ile sınırlı olmalıdır. Nüfusun yüzde onu bir şekilde seçilerek üniversiteye gider, bunların da yaklaşık yarısı elenir, kalan yüzde beş ise toplumda yönetici ve yönlendirici rollere talip olurlar. Doğrusu budur.
Üniversitelerin parasız olmasa da ucuz olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü toplumun kaderi üzerinde söz sahibi olacak insanların iyi bir şekilde eğitilmesi sadece o eğitimi alan insanları değil, toplumun tümünü ilgilendirir. Bir toplumun kendi ahalisine vereceği en önemli hizmetlerden biridir. Yol yapmaktan da, hastane yapmaktan da daha önemlidir. Toplumsal hizmetlerin en önemlilerinden biridir, başlıcasıdır hatta. Bunun sadece hali vakti yerinde olanların çocuklarına açık olması büyük bir yanlıştır. Uzun vadede korkunç sonuçları olan bir yanlıştır. Özellikle Amerikan sisteminde, ki bütün dünya Amerikalılar ne yapsa sonunda onu taklit ediyor, üniversite eğitiminin yıllık bedeli yüz bin dolar gibi bir rakama ulaştı. Bu bir rezalettir, bence suç sayılmalıdır. Demek ki dört veya beş yıllık bir üniversite eğitimi yaklaşık yarım milyona mal olacak. Dolayısıyla milyoner olmayan bir ailenin çocuğunu iyi bir üniversitede okutması imkansız. Ya da kredi alacak. Yaşam boyu tercihlerini, imkanlarını, fikir ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan korkunç bir finansal yük altına girecek. Topluma karşı bir suçtur. Yönetici kadro tabanını oligarşinin çocuklarıyla sınırlıyorsun. Oligarşi dışından katılmaya teşebbüs edenleri ise prangalı köle gibi hayat boyu işletiyorsun.
Öte yandan bedava olan şeyler değersizdir ve yanlış ekonomik seçimlere yol açabilir. Demek ki bir parça cüzdana dokunması lazım üniversite eğitiminin. Fakat maddi imkanları olmayanları dışlamaması lazım. Yeteneği ve becerisi olan her genç insana açık bir kapı olması lazım.
Yüzde on bu işin limitidir. Yüzde onu aştığın zaman üniversite eğitimi anlamını kaybeder. Neye hizmet ettiği belli olmayan, insanları 25 yaşına kadar, 30 yaşına kadar tembelliğe alıştıran, gerçek bir toplumsal işlev kazanmalarını geciktiren anlamsız bir egzersize dönüşür.
Bugün dünyasında varmış olduğumuz yer bu yerdir ve iyi bir yer değildir. Yalnız Türkiye’de değil bütün dünyada üniversite eğitimi ciddi bir kriz içindedir. Bu krizin temel nedeni üniversite kabul sürecinin aşırı derecede gevşetilmiş olmasıdır. Üniversite eğitimi adeta bir temel vatandaşlık hakkı olarak görülüyor. Buna paralel olarak üniversite eğitiminin kalitesi, gerek hoca gerekse öğrenci katında feci bir şekilde, facia düzeyinde düşmüştür. Buna elit üniversite denilen yerler de dahildir.