Hangi mutfak güzel
Pazar Sohbeti
5 Haziran 2022
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Gastronomi zevkleriniz nelerdir? Türk mutfağını nasıl buluyorsunuz ve yemeklerin milletlere aidiyeti hakkında bir yorumunuz var mı?
Her şeyi yerim. Lezzetli olan her şeye bayılırım. Pırasaya, mercimeğe taparım, brokoli de severim. Her türlü et yerim. Bir tek at eti sevmedim, ama mesela Güney Amerika’da And Dağlarında kuy dedikleri bir tür fare yiyorlar, şahane bir şey, bıldırcın gibi. Sakatat severim, kelle kebap, koç yumurtası, uykuluk, yürek yahnisi, mmmh! Mahlukatın hiç birine hayır demem, istiridye, deniz kestanesi, kurbağa bacağı büyük iştahla yediğim şeyler.
Türk mutfağına, Hint mutfağına, Çin mutfağına, Fransız mutfağına, Portekiz mutfağına, Etyopya mutfağına, hatta hatta Alman mutfağına bayılırım. Hepsinin kendine göre güzellikleri vardır. Türk mutfağı değil Türkiye mutfağı diyelim ona, ilk anda aklınıza gelenlerden çok daha zengin bir gelenektir. Mutfak derken sadece evde veya lokantada önünüze gelenleri düşünmeyin, özgün yiyecek maddesi spektrumunu düşünün, tahin pekmezden tavuk göğsü kazandibine, İstanbul simitinden işkembe çorbasına, seyyar midye dolmacısından şalgam suyuna kadar. Yemek çeşitliliği, lezzeti, özgünlüğü, farklılığı ve zenginliği açısından Türkiye dünya çapında birinci lige oynayan bir ülke. Sanırım şöyle bir boyutu var işin. Geleneksel aile yapısıyla bağını henüz tam koparmamış olan toplumlarda daha kompleks, emek-yoğun yiyecek türleri piyasada var olmaya devam ediyor. Toplum modernleştikçe yiyecek spektrumu daralıyor, marketten alınmış hazır birkaç ürüne indirgeniyor. Pizza kültürü diyelim buna. Böyle olunca da, modern denilen toplumlarda yiyecek çeşitliliğini sağlamak için gitgide artan oranda egzotik kültürlerin yemek geleneklerine sığınmak zorunda kalıyorlar. Tıpkı, içte tükenen işgücü arzını göçmenlerle telafi ettikleri gibi.
Yiyecek çeşitliliği açısından Türkiye mesela açık farkla Yunanistan’dan üstün bir ülkedir. Yunanistan’ın restoran kültürü şahanedir. ‘Ne güzel yer burası, mutlaka burada oturayım’ diyeceğiniz, lokantaydı, tavernaydı, bardı, kafeydi, öyle yerler açısından Yunanistan eşsizdir. Güzel sunuyorlar, kibar sunuyorlar, güler yüzle sunuyorlar, o yüzden yiyorsun. Ama yemek çeşitliliği, pişirme usulleri... içler acısı desek çok ağır olmaz. Üç çeşit et, beş çeşit balık, bir de kalamar, at yağa kızart. O kadar.
Fransa’da yemek kültürünü çok ciddiye alıyorlar, adeta ulusal kimliğin yapı taşı haline getirmişler. O açıdan takdire şayan. Fakat işi fazla ritüalize ettiklerini, bir de fiyatla lezzet arasındaki makasın artık tahammül edilemeyecek derecede açıldığını hissediyorsun. Gene de mesela peynir zenginliği alanında hiçbir ülke Fransa’nın yakınına bile gelemez. Bir de tatlılar konusunda, aman Allah’ım... yani... parmaklarını yersin, öyle şeyler var.
Almanya’nın yemek repertuvarı kısıtlıdır, ama orası da işlenmiş etler konusunda, yani sosis, salam cinsi şeylerde dünya lideridir. Heidelberg’de, eski köprünün biraz ilerisinde, her yolum düştüğünde mutlaka uğradığım eski bir üniversite lokantası var, beş yüz senedir hep orada, hiç değişmemiş bir Gasthof. Böyle dağ gibi Sauerkraut’u yığıyor, yani hafif turşulaşmış lahana, üstüne otuz çeşit kızartılmış yahut haşlanmış Wurst. Hayatımda başka yerde böyle bir ziyafet çok az gördüm. Hep söylerim, Alman ulusunun dünyada başkaca varlık sebebi olmasa Wurstları yeter varlıklarını haklı kılmak için.
Sokakta en iyi yemek yiyeceğin ülkeler hangisi? Sokak derken çarşı pazar standlarını, esnaf lokantalarını da eklersek, en çeşitli ve lezzetli ve ucuz yemek yiyeceğin ülkelerin önünde Hindistan gelir. Özellikle Kuzey Hindistan, Racastan, Gucerat tarafları bir şaheserler dizisi. İkincisi, hiç tahmin etmezsiniz, Meksika’dır. Sokakta seyyar ablaların şipşak hazırladığı takolar, bin bir türlü ayak üstü atıştıracak şeyler, hem içecekler, meyveler, meyve suları vesaire açılarından muazzam zenginliği olan bir ülke, eğer acısına tahammül ederseniz.
Özetle, gastronomi tercihlerinin biraz eklektik olduğunu söyleyesem olur herhalde.