Halk masalları nasıl üretilir
Pazar Sohbeti
27 Aralık 2020
0:00
0:00

metin

Nasrettin Hoca kimdir? Gerçekten yaşamış tarihi bir şahsiyet mi?
Nasreddin Hoca bir mittir. Gerçekten böyle bir kişi yaşamış mı bilmem, yaşamış olabilir de olmayabilir de. Ama üstüne yüklenen yük, üstüne yüklenen mem’ler, öyküler halk edebiyatının ürünüdür. Anonim kişiler tarafından anlatıla anlatıla üremiş olan öykülerdir. Nasrettin Hoca adlı kişiyle her hangi bir ilişkileri var mıdır, yok mudur, belli değildir.
Nasrettin Hoca öykülerinin önemli bir kısmı Arap edebiyatında çok daha eski olan Behlül Dânâ hikayelerinden aktarmadır. Şark halk kültüründe eskiden beri varolan bir dizi hikaye Nasrettin Hocaya uyarlanmıştır. Nasrettin Hoca öykülerinin büyük çoğunluğu, 19. yüzyıldan bize kalan yazılı belgelerden anladığımız kadarıyla feci surette müstehcendir, hatta pornografiktir. 20. yüzyılda o pornografik Nasreddin Hoca büyük ölçüde temizlendi. Eli yüzü düzgün, okul müfredatına kabul edilebilecek nitelikte bir Nasrettin Hoca külliyatı oluşturuldu.
Halk masallarının kaynaklarını tespit etmek zor bir mesele. Geçen hafta da bu konuya değinmiştim sanırım. Bir hikaye duyarsın, hoşuna gider. Bunu mutlaka anlatmalıyım bizimkilere dersin, anlatmaya başlarsın. Anlatırken insan karşısındakinin göz ifadesine, yüz ifadesine duyarlıdır. Bu hikayeyi anlatırken hangi noktalarda seviniyorlar veya coşuyorlar, hangi noktalarda uykuları geliyor, hangi noktalarda gözleri kaymaya başlıyor, fark edersin. Dolayısıyla hikayeyi bir daha anlattığında ona göre ayarlarsın. Gözünün kaydığı kısımları azaltır, küçültürsün. Heyecanlı olan kısımları, insanların üü diyerek dinlediği konuları büyütürsün. Böyle böyle anlatıla, anlatıla, anlatıla, anlatıla öyküler kolektif potada, herkesin ortak malı olan sahada şekil alırlar. Birer mem haline gelirler. Birer kültürel simge haline gelirler. Homeros destanları böyledir. Avrupa’nın halk romansları, şövalye destanları, Şah İsmail hikayeleri, Hazreti Ali hikayeleri, Seyit Battal Gazi hikayeleri hep böyledir. Anlata anlata kusursuzlaştırılmıştır. Halk psikolojisinin adeta bir yansıması haline gelmişlerdir.
19. yüzyılda, Grimm biraderlerden başlayıp 1930’lara kadar halk masalları çok önemli, çok ciddiye alınan bir inceleme alanıydı. Halk masallarının halkın gizli ruhunu yansıttığına, halkın öz kültürünü temsil ettiğine ilişkin bir kabul vardı. Bu yaklaşım 19. yüzyılın başında Romantik akımla birlikte ortaya çıktı. Önce Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde, sonra bütün dünyada halk masallarını araştırma, halk masallarını derleme, halk masallarının çeşitli versiyonları arasındaki farkları tespit etme gibi bayağı ciddi, antropolojinin etnografyanın en önemli dallarından biri haline gelen bir inceleme alanı ortaya çıktı. Özellikle Türkler, Ermeniler, Rumlar, Bulgarlar gibi milletlerin uluslaşma sürecinde bu çalışmalar kayda değer bir rol oynadı. 20. yüzyılda büyük ölçüde ilginçliği kaybetti. Bugün eskisi kadar önemli bir akademik ve ulusal ve milli ve vatanperverane bir çalışma sayılmıyor halk masallarını incelemek.