Halifelik çağı geçmiş bir kurum mu
Pazar Sohbeti
18 Haziran 2023
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Türkiye’ye halifelik makamı gelebilir mi? Olumlu sonuçları olur mu?
Öylesine bir cehalet hüküm sürüyor ki, halifelik makamı nedir, neye yarar konularında. Ülkenin başına bir imam geçecek, sakallı makallı bir din adamı, şöyle Taliban gibi biri, memleketi dini kanunlara göre yönetecek, küffara cihat eyleyecek, öyle bir imaj var kafalarda. Oysa hiçbir zaman öyle bir şey değildi halifelik.
Osmanlı’nın halifelik iddia etmesi, daha doğrusu bunun herhangi bir diplomatik veya siyasi anlam ifade etmeye başlaması modern döneme ait bir olgudur. 18. yüzyıl sonunda, Fransız İhtilaliyle aynı günlerde masaya gelmiştir. Kırım kaybedildi 1776’da. Birkaç yıl sonra Ruslar Kırım’ı zaptettiler. Kırım nüfusu büyük çoğunlukla Müslüman olan bir yerdi. Dolayısıyla oradaki vakıflar üzerinde nihai hüküm kime ait olacak, oradaki dini görevlileri kim atayacak, Cuma hutbesi kimin adına okunacak gibi pratik sorunlar ortaya çıktı. 1779’du galiba, Ruslarla Aynalıkavak Tenkihnamesi diye bir protokol imzalandı, Kırım siyasi ve askeri açıdan Rusya’nın egemenliğine girecek, fakat dini konularda Osmanlı padişahının bazı yetkileri olacak dendi ve bu yetkiler halifelik teorisine dayandırıldı. Yani halifeliğe bir tür Papalık gibi ekstraterritoryal bir manevi egemenlik anlamı yüklendi ve vaktiyle Yavuz Sultan Selim Mısır’ı fethettiğinde halifeliği de üstlenmişti diye bir öykü oluşturuldu. Zorlama bir modeldi. Uygulanmadı, yürümedi. Zaten Ruslar Kırım’ı derhal kolonize ettiler, Tatarları korkutup kaçırdılar, kısa bir süre sonra orası Hristiyan memleketi oldu zaten, konu kapandı.
Bu sırada başka bir şey çıktı ortaya. Dünyada emperyalizm çağı hüküm sürüyor. Üç büyük emperyal devlet Fransa, İngiltere ve Rusya, çok büyük Müslüman nüfuslara hükmediyorlar. İngiltere’nin egemenliği altında koca Hindistan, Pakistan. Fransa egemenliği altında Cezayir ve Afrika’nın büyük kısmı. Rusya’nın egemenliği altında Buhara, Semerkant, Azerbaycan var. Osmanlı bu yerlerle yakından ilgiliydi çünkü o tarihte dünyadaki ciddiye alınır nitelikte tek Sünni Müslüman devletti Osmanlı. Bu yerler üzerinde bir hamilik politikası gütmek zorundaydı. Mecburdu buna. Ajanlar gönderdi, imamlar gönderdi, ufaktan insanları örgütlemeye başladı. Zamanı gelince Fransa’ya, İngiltere’ye ve Rusya’ya karşı bunları kullanmayı tasarladı. Son derece modern, son derece bu çağa özgü bir emperyal politika idi. Bir diplomatik ataktı. Abdülaziz’in ve Abdülhamid’in halifelik iddiaları bu temele dayanır. Osmanlı sınırları dışında bir güç projeksiyonu politikasıdır.
Halifelik iddiası 1914 senesinde çöktü. Çünkü Osmanlı padişahı Sultan Reşat 1914’te halife unvanıyla İngiliz, Fransız ve Rus egemenliği altındaki Müslümanları ayaklanmaya davet etti. Mısırlılar olsun, Hint Müslümanları olsun, Cezayir ve Senegal Müslümanları olsun bana mısın bile demediler, kendi devletlerinden yana tavır aldılar ve Osmanlı’ya karşı savaşmak için ordulara adam gönderdiler. Halifelik fos çıktı. Zaten Osmanlı toprakları içinde dahi halifelik iddiası, özellikle Arap ülkelerinde hiçbir zaman kabul görmemişti. Özellikle İslam’ın kutsal makamlarının koruyucusu olan Mekke Şerifi hiçbir zaman böyle bir şeyi kabul etmedi. İslam içtihadında bellidir, halifenin Kureyş kabilesinden olması gerekir, nereden çıktı bunlar, Allah’ın Bursa’sının dağlı çobanları bunlar dediler.
Özetle içten ziyade dışa, Batılı emperyal devletlere yönelik diplomatik bir iddia idi halifelik. O zaman bir işe yaramadı, bugün ise büsbütün fantezidir böyle bir şey. Tabii isterse Türkiye’nin cumhurbaşkanı kendini halife de ilan eder, tanrı da ilan eder, ben de imparator ilan ederim kendimi, zor bir şey değil. Önemli olan bunu kaç kişi kabul eder? 19. yüzyılda Osmanlı halifelik iddia ettiğinde dünyadaki yegane kayda değer Sünni devletti. Başkası yoktu. Mısır en azından kağıt üzerinde Osmanlı’nın vilayeti idi. Hindistan, İngiltere’nin çiftliği idi. Kuzey Afrika’da Libya hariç bütün ülkeler Fransız çizmesi altındaydı. Bir tek Osmanlı devleti vardı işe yarar. Cava Sultanlığı vardı yanılmıyorsam, bir de Fas sultanlığı vardı. İşin enteresanı odur ki, Fas sultanının da unvanları arasında halifelik vardı, Cava sultanının da unvanları arasında halifelik vardı. Yani onlar da halife idiler, Osmanlı’nın halifeliğini tanımak gibi bir niyetleri yoktu. Bugün ise dünyada elliye yakın Sünni devlet var ve bunların bazıları Türkiye’den daha güçlü. Suudi Arabistan varken, Mısır varken — Mısır Türkiye’den daha güçlü değil fakat nüfus olarak daha büyük ve hiçbir koşulda Türkiye’nin güdümüne girmeyi kabul etmeyecek olan bir ülke — Suriye ve Irak Türkiye’nin gözünü oymak için fırsat kollarken düşünülecek bir şey değil Türk halifenin arkasında saf tutmaları. Pakistan dost ve kardeş vesaire, ama Türkiye’nin üç katı nüfusu olan bir ülke. Afganistan dalga geçer herhalde, Türkler zaten Müslüman değil ki, Yahudi değil miydi onlar diye sorarlar. Endonezya söz konusu bile değil. Dolayısıyla Türkiye’nin halifeliği üstlenmesi diye bir ihtimal yok. Abes bir şey.
Osmanlı’nın halifelik iddiası kötü bir şey miydi? Bundan dolayı Osmanlı bir yobazlığın karanlık kuyusunda kaybolup çöktü mü? Hayır, alakası yok. Osmanlı’nın halifelik politikası güttüğü dönemlerde, Abdülaziz ve Abdülhamit döneminde birçok açıdan bugünkü Türkiye’den de, 20. yüzyıl Türkiye’sinde de daha kozmopolit, birçok açıdan daha modernist ve seküler bir devletti Osmanlı devleti. Gayrimüslimleri bakan yapıyordu, hatta ordu komutanı olmasa bile subay da yapıyordu.
Öyle olacaksa keşke halifelik olsa yine diye düşünüyor insan.