Göktürkler Anadolu’ya geldi mi
Pazar Sohbeti
21 Haziran 2020
0:00
0:00

metin

Anadolu’da bulunan Göktürk yazıtları hakkında ne düşünüyorsunuz? Malazgirt’ten yüzyıllar önce Türkiye’deki Türk varlığı kanıtlandı mı sizce?
Sahtekarlık ve cahillik diyorum. İdeolojik saplantılarını teyit etmek için yanıp tutuşuyorsan, basit tarih bilgilerinden yoksunsan, basit kanıt ve akıl yürütme tekniklerinden bihabersen, ‘kardeş dur bir dakika, hop’ diyebilecek yetkisi ve cesareti ve ahlaki metaneti olan bir ilmiye sınıfına sahip değilsen daha böyle neler neler keşfedersin. Bekleyin daha, Hz. Adem’in daktiloyla yazdığı Türkçe metinleri de bulurlar yakında.
Göktürk İmparatorluğu’nun nerede doğduğu ve kapsamının ne olduğu bilinen şeyler. 6. yüzyılda Ötüken taraflarında ortaya çıktı. Hazar Denizine, Ural Dağlarına kadar batıya, Çin Seddine ve belki Mançurya’ya kadar doğuya uzandı gücü. Zaten Gök Türkler diye bir halktan ziyade bir Göktürk fenomeninden söz etmek lazım. Saman ateşi gibi alevlenen ve sönen bir güç patlamasıydı, kurulmasıyla dağılması bir oldu. Bir Göktürk medeniyetinden söz etmek mümkün değildir, yok böyle bir şey çünkü. Var olan bir üretim tarzı üzerine, var olan bir toplum yapısı üzerine aniden büyüyen ve aynı hızla çöken bir imparatorluk kurdular. Yönetmek gerektiği zaman, yani idari teşkilat kurmak gerektiği zaman Türklerin böyle bir altyapısı yoktu. O yüzden Göktürk İmparatorluğunun ilk döneminde, yani 6. yüzyıldan 8. yüzyıla kadar olan dönemde bir Türk yazısı yoktur. Yazmak gerektiğinde Buhara ve Semerkant’ın Soğd dilini kullanırlar. Türkiye’de okullarda genellikle öğretilmez ama ilk Göktürk İmparatorluğundan kalan bir avuç yazılı belgenin hepsi Soğdcadır. İrani bir dil yani.
İkinci Göktürk devleti zamanında, 730’larda, 740’larda bir şekilde kültürel politika değişmiş. Bugünkü Moğolistan civarında yazılı bir devlet yönetimi kurmak için canhıraş bir çaba göstermişler. Yürümemiş. On seneye kalmadan yıkılmış. Yerlerine geçen Uygur hükümdarı kendi meşruiyetini eski kağanlığın temelleri üzerine kurmak için o yazıyla birkaç kraliyet yazıtı yazdırmış. Sonra Göktürk yazısı sönüp gitmiş. Hiçbir zaman yaygın bir kullanıma kavuşmamış, öyle bir belirti yok. Kral bildirgeleri dışında bu yazıyı kullanacak bir alim sınıfı, bir ruhban sınıfı, bir tüccar sınıfı yok. Kağan mülkünün iç çekirdeği dışında bu yazının yayılabileceği bir alan yok. Kayseri’de erzak ticareti yapan adam Ötüken’deki bankasıyla bu yazıyla haberleşmiyor. Niğde’ye Göktürk dinini yaymaya gitmiş şaman hocası bu dilde muska yazmıyor. Yozgat’a sürgün edilen Göktürk prensi bu dilde hatırat yazmıyor. Göktürk ilinden kalkıp Aksaray’a akına gelen Türk aşireti, hadi eski memleketteki gibi bir tapu idaresi kuralım, kayıtları Bilge Kağan’ın yazısıyla tutalım demiyor. Yok böyle bir ihtiyaç.
Anadolu’da bir yerde şimdi runik yazıya benzeyen taşa kazılmış birtakım harfler bulundu diyorlar. Haber doğru mu belli değil, çünkü buluntular yayınlanmadı. Göktürk runları mı yoksa sadece benzettiler mi belli değil. Hangi tarihe ait belli değil. Çavuştepe’deki Mehmet Amca gibi turistik imalat mı belli değil. Bilimsel düşünceden ve tarihin kılından haberdar olmayan cahil insanlar bu konuda büyük teoriler imal etmeye başladılar. Haa bak, Türkler buraları da fethetmiş! Türkiye’de teori imal etmek kadar kolay bir şey yok. Çünkü halk cahil ve eleştirel düşünmeye alışık değil, kendi ön yargılarına ve duygusal ihtiyaçlarına cevap veren bilgileri, bilgi olarak kabul etme eğiliminde.
İpe sapa gelmez bir saçmalık, başka şey değil.