Film önerileri
Pazar Sohbeti
19 Şubat 2023,5 Mart 2023
0:00
0:00

metin

İki tane güzel film izledik bu hafta. Birine ben bayıldım, çok çarpıcı geldi bana. Orijinal adı As bestas, İngilizcesi “The Beasts”. Galego dilinde bir film, yani İspanya’nın kuzeybatı ucunun dağ köylerinin dili. İnsanı alt üst eden bir film. Ben bayıldım, çok etkilendim. İra o kadar sevmedi, iç karartıcı buldu. Diğeri Mandariini, “The Tangerines”, Mandalinler yani. Gürcistan’da çekilmiş bir Estonya filmi. Güzel oynanmış, esprili, derin ve ciddi bir konuya parmak basan, dramatik gerilimi çok yüksek bir film. Ama ahlaki bir dersi var. İlkinde ise ahlaki ders yoktu. Alkışladığımız ve özdeşleştiğimiz kişi aslında haksızdı. Haksız olduğunu bile bile tarafını tutuyorsunuz. Bu da başka bir gerilim düzeyi anlamına geliyor. Diğeri Gürcü-Abhaz savaşı bağlamında savaşın kötülüğünü vurgulayan bir film. Onu da İra çok beğendi. Ben de beğendim de, öbürünün vurucu gücünü hissetmedim.
Emir Kusturica’nın son dönem filmlerinden birini izledik. İngilizcesi “On the Milky Way”, Süt Yolunda. Türkçesini Aşk ve Savaş diye çevirmişler ki, çok geniş hayal gücüne sahip birisi olmadığı anlaşılıyor çevirenin. Bir öykü olarak özellikle sonlara doğru bayağı dağılıyor dağılmasına da, samimiyeti, içtenliği, dürüstlüğü ve verdiği mesaj açısından gerçekten çok güzel bir film.
Kusturica’yı biliyorsunuz, 2000’lerin başında dünyanın en moda filmcisiydi. Ödüller, mödüller, tüm Avrupa, tüm Batı dünyası hayrandı kendisine. Sonra affedilmez bir suç işledi. Yugoslavya ve özellikle Bosna Savaşı konusunda Batı’nın canavarlığını ve ahlaksızlığını yüksek sesle dile getirdi. O noktadan itibaren yok edildi. Sessizlik duvarının ardına düştü. Kamu hafızasından silindi. Filmleri gösterilmedi, ödülleri geri alındı. Zaten kendisi de bir hayli sıkılmıştı bu dünyadan. Sırbistan’da Bosna sınırına yakın bir küçük köy inşa etti kendine ve o köyde yaşamını sürdürüyor.
Önceki ay Bosna’ya gittiğimizde en büyük dileklerimizden biri kendisini ve köyünü ziyaret etmekti. Bir türlü denk getiremedik, başaramadık. Belki bir dahaki sefere öyle bir şey yapma imkanını buluruz. Bu filmi izlediğinizde göreceksiniz, neden dünyadan el etek çekme ihtiyacını hissettiğini.
İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin Satıcı adlı filmi. “The Salesman” İngilizcesi, Forûşende Farsçası. Malumatfüruş derler hani, “malumat satan” anlamında. Satıcı da fürûşende imiş Farsi dilinde.
Bu adamın benim izlediğim üçüncü filmi. Biraz kasvetli bir film, yavaş bir film. Fakat, insani duyarlılık açısından üçünün de birer başyapıt olduğunu düşünüyorum. Bir tanesi Bir Ayrılık adıyla gösterildi, “A Separation”, bir boşanma hadisesini anlatıyor çağdaş İran’da. Diğeri Herkes Biliyor, “Everybody Knows”, İtalya’da İtalyan kadroyla çekmiş. Şaheser bir filmdi. Üçü de çok başarılı.
Düşünüyor insan, Hollywood’dan birinin bu çağda böyle filmler yapma ihtimali yok. Mümkün değil böyle bir şey. Birkaç unsur var orada. En önemlisi insan ilişkilerinin yumuşaklığı ve medeniliği meselesi. Ve yönetmenin bunları algılayacak ve yansıtacak zihin yapısına sahip olması. Orada birkaç sahne var, mesela adamın sınıfta öğrencileriyle ilişkisi ve öğrenciler arasındaki ilişki. Sonunda kötü adam yakalandığında onun ailesinin tavırları. Bunlar bildiğimiz, tanıdığımız gerçek insan davranışlarına benzeyen şeyler. Fakat Batı sinemasında artık görülmesi mümkün olmayan davranış kalıpları. Bu özellikle dikkatimi çekti.
Bir bakıma bu film, İran nedir konusunda bir fikir veren, hakikaten bir vizyon oluşturan bir film. Bir yandan o dehşetli sıradanlığı, estetik sefaleti görüyorsun. Dehşetli bir ucuzluk hayatın her köşesine sinmiş. Belli ki filmi yapan da bu ucuzluktan, bu küçük aptallıklardan çok bunalmış bir insan. Diğer yandan bakıyorsun, eğer ‘medeni’ kelimesinin bir anlamı varsa, bugünkü batıdan bariz şekilde daha medeni bir toplum. Ne isterseniz deyin, şeriat deyin, molla rejimi deyin, umurumda değil. Basbayağı daha medeni bir toplum.
Görmenizi kuvvetle tavsiye ederim. Dediğim gibi, temposu biraz yavaş ama enfes bir film. Klasik Batı romanlarının edebi tadını taşıyan bir film.