Felsefe boş iş mi
Pazar Sohbeti
2 Şubat 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Sizin Yale Üniversitesinde felsefe lisansı yaptığınızı biliyorum, fakat bir röportajınızda felsefe boş iştir manasına gelen bir çıkışınız vardı. Felsefede ne gördünüz ki size boş geldi?
Yok canım, felsefe boş iştir dediğimi sanmıyorum. Meslek olarak düşünüyorsanız, yani üniversite eğitiminizin bir şekilde doğrudan doğruya bir yaşam uğraşına dönüşmesini istiyorsanız, o zaman işe yaramaz demiş olmalıyım.
Felsefe eğitimi düşünmeyi öğretir. Alabildiğine zor metinleri okumayı, anlamayı ve yorumlamayı öğretir. Vatandaşın düşünce tarzının ne kadar dehşetli mantıki boşluklarla dolu olduğunu algılamanızı sağlar. Vatandaşın bir hadiseyi farklı cephelerden de görmenin mümkün olduğunu asla kavrayamaması size acı vermeye başlar felsefe okuyunca. Bu anlamda insana acı veren bir eğitimdir. Çünkü felsefe eğitiminden geçmiş bir insan, ortalama insanın düşünce tarzı karşısında çok aciz kalır, çok çaresiz kalır. Nasıl oluyor da böyle, bu yaptıkları siktirikten şeyi ‘düşünmek’ zannediyorlar endişesine kapılırsın. Bu da sizi hayat boyu mutsuz edecek bir ümitsizlik hissidir.
Ben lisede başladım. Önce iki sene Jean-Paul Sartre ve egzistansiyalistlerle yatıp kalktım. Lise son sınıfın baharında, daha egzotik bir sahaya adım atıp Skolastik felsefeye, yani Ortaçağ okul felsefesine, 13. yüzyıl filozoflarına daldım. Asıl beni yoldan çıkaran oydu sanırım. Fantastik bir zeka alemine giriyorsun. Ve belki daha önemlisi, çağdaş dünyanın komple göz ardı ettiği, hor gördüğü bir geleneğin nasıl müthiş bir fikir abidesi olduğunu fark ediyorsunuz. O keşiften sonra bir daha hayat boyu cari düşünce standartlarını ciddiye almanıza imkan yok. Egemen düşünce trendleri bitti artık sizin için, çağdaş dünya dedikleri şeyin osuruktan fazla kıymeti yok.
Aquinolu Thomas deryasında kulaç atmaya çabaladığım günlerde, lise son sınıfın Nisan veya Mayıs ayı olmalı, üniversitede felsefe okumaya karar vardim. Babam vazgeçirmeye çalıştı ama kulak asmadım. Üniversitede bir yıl kadar Aristoteles ile başladım, Kant ile devam ettim, Hegel üzerinde çok uzun süre durdum. Marx’ın bir kitabını Türkçeye çevirdim. Toplam yedi veya sekiz yıllık bu macera benim için son derece değerli olmuştur. Düşünme kapasitemi geliştirdi diye düşünüyorum. Bir argümanı farklı yönleriyle kavramaya çalışmak, olası itirazları tüm ayrıntılarıyla anlamak, tüm ihtimalleri düşünmek, kendi düşünceni eleştirmek, kendi düşüncendeki boşlukları hissetmek, fark etmek ve bulmak. Bu eğitimi gören bir insan mesela iyi bir avukat olabilir. İyi bir polis detektifi olabilir. Siyasetçi olması zor, ama siyasetin perde arkasındaki adamlardan biri olabilir. Askerin ortalama ahmaklığına tahammülü varsa, çok iyi bir kurmay subay olabilir. Çünkü bunlar zeka gerektiren işlerdir. Eleştirel düşünme gerektiren işlerdir. Başkasının göremediği boşlukları görmeyi gerektiren işlerdir.
Ama felsefeyle devam etmeyin demişimdir birilerine. Çünkü özgün bir felsefe ekolü yok artık bugünün dünyasında. Artı, bugün felsefe konusunda özgün metin üretebilen insanların hiçbiri felsefe eğitimi görmemiş. O yüzden, lisans düzeyinde felsefe okuyun istiyorsanız, çok faydalıdır, sonra da işe yarar bir şey okuyun demişimdir herhalde birilerine.