Eski solcular neden NATO’cu oldu
Pazar Sohbeti
13 Haziran 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Liberalleşen eski tüfek solcuların ABD blokuna saplantılı aşkı dikkatinizi çekti mi? Sanki TSK’nın güçlenmesi hayırlı bir şeymiş gibi, F-35 uçakları alınmamasına öfkelenmelerini değerlendirir misiniz?
Evet, farkındayım ve esefle karşılıyorum. Benim bildiğim Türkiye’de solculuğun bir numaralı amentüsü NATO’ya karşı olmaktı. Biz öyle öğrendik vaktiyle. Vietnam’ı ezen, Küba’yı boğmaya çalışan, sosyalizme karşı Soğuk Savaş’ın iğrenç yalanlarını seferber eden ülkeydi ABD. Solculuk bir bakıma Amerika karşıtlığıydı.
Dönüş ne zaman başladı? 1983’te başladı diyebilirim. Turgut Özal iktidara gelince bizim solcuların birçoğu yeni bir çağa girdik iyimserliğine kapıldı. Kapalı rejimden çok çektik, artık dünyaya açılalım dediler. Türkiye’nin bir nebze dahi özgürleşmesinin ve demokratikleşmesinin yolu işçi ayaklanması yahut sendikal mücadele değildir, çözüm Batı’ya açılmaktır diye düşündüler. Avrupa Birliği’ne katılalım, ekonomiyi liberalleştirelim. Amerikalılar insan hakları falan diyor, Helsinki barış sürecini başlattılar. Zaten Sovyetler Birliği de çöküyor, yeni çağın gereği budur deyip, Amerikancılığa saptılar. Doğrusunu isterseniz ben de o sürecin bir ucunda bulundum. Marksizmin çağı geçmiştir, dünyada özgürlük rüzgarları esiyor, Türkiye’nin iç dinamikleriyle demokratikleşmesi mevzubahis değil, bari Batı’nın yardımıyla bu işi yapalım fikrine kapıldım.
Bu fikir doğru olmasa bile en azından 2000’lere kadar mantıklı bir fikirdi bence. Irak ve Afganistan savaşlarından sonra, Libya olayından, Suriye olayından, Yemen olayından sonra, Yugoslavya’dan sonra, Batı gelsin özgürlük getirsin düşüncesinin bugün iler tutar yanı kalmamıştır. ABD ve müttefikleri bugün insanlığın başına çöreklenmiş bir beladır. Amerikan devletini, ordusunu ve istihbarat örgütlerini ahlaki veya siyasi bir zeminde savunma imkanı kalmamıştır. Bugün için Türkiye’nin Amerika’ya yüzde yüz sadakat göstermesi gerektiğini savunanların akıllarını peynir ekmekle yediklerini ya da ücretle bu işi yaptıklarını düşünüyorum. Başka bir açıklama bulamıyorum.
Erdoğan rejiminin NATO ile arasına mesafe koymaya çalışması, Rusya ve Çin ile dengeleyici ilişkiler içine girmesi bence bu hükümetin yaptığı doğru işlerden biridir. Yok efendim Şanghay Örgütü’ne girilecekmiş, Avrasyacı olmuşlar da, Çin’de Rusya’da demokrasi yokmuş da, bunlar palavra hikayeler. Türkiye’nin Çin yahut Rusya yörüngesine gireceği yok, böyle bir niyet de yok, böyle bir imkan da yok. NATO’ya mesafeli durabilmek, NATO içinde bir ağırlık sahibi olmak için bu tarafla da ilişki kurmak zorundasın. Bu tarafla ilişki kurarken de iktidar bloku içinden bazı unsurların çıkıp “yaşasın Çin’i çok seviyoruz, Rusya bizim öz kardeşimiz” demesi lazım ki ülkeyi yönetenler, bakın bizde hem Batıcılar hem de Çin ve Rusya taraftarları var, onlara da kulak vermek zorundayız diyebilesin. Aşırı görüşleri savunanlar olması lazım ki hükümet çıkıp ortada bir pozisyon alabilsin.
Türkiye’nin NATO’ya karşı nispi özerklik kazanma çabasını ben şahsen takdir ve saygıyla karşılıyorum. Ne derece başarılı olmuştur ayrı bir mesele. Ama bu hükümetin pek çok olumsuz icraatının yanı sıra bazı konulardaki başarısını da teslim etmek lazım.