Ermenistan’da arayınca bulunacak yerler neresidir
Pazar Sohbeti
16 Mayıs 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Yolculuk notları.
Kapağa koyduğum fotoğrafı bugün Alagyaz köyündeki Yezidi mezarlığında çektik. Ermenistan’da, bazılarınız biliyordur belki, epey sayıda Yezidi köyü var. Türkiye’de şimdi Êzidi yazmak usul oldu ama burada hala Yezidi diyorlar. Çoğu Yerevan’ın kuzeyinde, Türklerin Alagöz Dağı dediği Aragats Dağının yüksek yaylalarında. Diğer yerlerde de dağınık olarak varlar. Ülkede hayvancılık sektörü büyük ölçüde onların elinde deniyor. Dilleri Kürtçe, ama Müslüman Kürtlerle aralarında pek samimiyet yok.
Kültürlere meraklıysanız mezarlık gezmesi birinci sınıf kültür turizmidir. Bazı konular var ki ölüler canlılardan daha çok bilgi verir. İsimleri neymiş, aile irtibatları neymiş, isimlerini Rusça imlaya göre mi yazmışlar Ermenice imlaya göre mi yazmışlar, hangi alfabeyi kullanmışlar, bunların hepsi birer işarettir. Canlılara gidip, merhaba merhaba, adın de, ananın kızlık soyadı ne diye soramazsın çoğu zaman. Mezarlıkta ise hepsi yazılıdır. O kadar çok detay yakalarsın ki nasıl tanımlamışlar kendilerini, hangi dili kullanmışlar, hangi simgeleri vurgulamışlar.
Mesela Yezidi mezarlığında şu çarptı gözümüze. 1980’lere dek genellikle Rus alfabesiyle fakat Kürtçe yazmışlar. Ondan sonraki dönemde bir-iki yıl öncesine kadar mezar taşları Ermenice. Son zamanlarda ise Latin alfabesiyle Kürtçe yazıtlar öne çıkmış. Üstelik çok gösterişli ve pahalı taşlar. Sanırım ekonomik durumları iyiye gidiyor.
Sonra <break time="0.5s" /> ““YAĞDAN”” <break time="0.5s" /> köyüne uğradık. Ermenistan’daki toplam üç veya dört Rum köyünden biri. Geriye birkaç ihtiyar kalmış, diğer herkes 1990’larda Yunanistan’a göçmüş. 1829 göçünde Erzurum vilayetinden kalkıp bu taraflara göçen Rumların kurduğu bir köy. Anadilleri her zaman Türkçeymiş, hem de ağır köylü ağzıyla Erzurum Türkçesi. Elence bilmezlermiş. İkinci dilleri Rusça tabii, anladığım kadarıyla Ermeniceye de pek ilgi duymamışlar. Mezar taşları 1990’lara kadar hep Rusça, arada Yunanca klasik bir iki dua cümlesi, hüvel baki eşdeğeri şeyler. Sonraki yıllarda tek tük Ermeni harfli taşlar da var. Türkçenin izi yok. Sanırım Türk dilli olmayı biraz utanılacak bir şey olarak algılamışlar, okulda belki öyle öğretilmiş. Köydeki en büyük sülale Sarımahmudov’lar. Ön adlar tipik Rum ismi, Elpida, Eleni, Ksenofon vesaire. Sarımahmudov kurcaladı zihnimizi. Rumlarda Türkçe kişi adları yok değildir, hem ön ad hem soyadı, Şahin, Demirci filan olur. Ama Mahmut? Müslümandan dönme olmasın sakın?
Ermenistan’ın en kuzeybatı ucuna gittik. Arpaçay’ın kaynağı olan Arpi Gölü var orada. Etrafı 2100, 2200 metre rakımda muhteşem bir yayla diyarı, uçsuz bucaksız yemyeşil çayırlar. Yollar inanılmayacak kadar berbat. Köyler yarı metruk, bir hayli yoksul. Üçüncü Dünya bayağı, Yerevan’ın kapitalist ışıltısıyla alakası olmayan yerler.
On beş kadar köy var o bölgede. Önce farkına varmadık. Sonra bir tanesinin mezarlığına uğrayınca anladık ki bunların hepsi eski Türk köyleri. 1991’de boşaltmışlar, 94-95’e kadar hala ölüp gömülenler olmuş. Karapapak köyleriymiş. Siz Azerisiniz deyip hepsini Azerbaycan’a postalamışlar. Oysa Karapapaklar Azeri değildir, lehçeleri farklıdır, töreleri farklıdır, bildiğim kadarıyla Sünnidirler ayrıca.
Yezidi Kürtler, Türkçe konuşan Rumlar, Azeri damgası yiyen Karapapaklar. Hepsinde görüyorsunuz, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayan, gittiği her kapıda yabancı olmaya mahkum olan toplumlar bunlar. Öyle toplumlar benim ilgimi çekiyor. Her gittiğin yerde kendini yabancı hissetmek özel bir duygudur. Olumsuz yanları çoktur da, kullanmasını bilirsen avantajları da yok değildir.
Sonradan biraz okuyunca ortaya çıktı ki, Arpi Gölünün etrafındaki bölge Türkçede vaktiyle Akbaba Kazası denilen ilçedir. Öteden beri Kars ilinin bir parçası olmuş, 1877’de Kars sancağıyla beraber Rus egemenliğine girmiş, 1918’de Brest Litovsk Antlaşmasıyla Türkiye’ye iade edilmiş, 1921’de Ermenistan’a terk edilmiş.
Bu hadiseden, mesela, Türk tarih yazımında hiç, ama hiç söz edilmez. Resmen ve hukuken 1918’de iade edilmiş bir yer, eski zamandan beri Kars’a ait, üstelik ahalisi hiç firesiz Türk, savaşla kaybedilmiş olması imkansız bir yer, neden terk edildi? Hem üstelik, ilçe merkezi olan Amasia kasabası dışında 1991’e dek homojen Türk kimliğini korumasına nasıl izin verildi?
Kesin bilgiye ulaşamadım maalesef, ama sanıyorum Iğdır’a karşılık takas edildi gibi görünüyor. Iğdır biliyorsunuz Erivan iline dahildi. Yüzyıllardan beri Türkiye’ye ait olmamış bir yerdi. Brest-Litovsk mutabakatına da dahil değildi. Buna rağmen 1918’de Türkiye tarafından fiilen işgal edildi, 1921’de de resmen Türkiye’ye verildi. Onun bedeli gibi görünüyor Akbaba’nın terki. 1991’e dek Türk nüfusa dokunulmaması da büyük ihtimalle açık veya kapalı bir uzlaşma sonucudur. Keşke biri araştırsa da öğrensek.