Ermenileri neden Rusya’ya sürmediler
Pazar Sohbeti
20 Kasım 2022
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
İttihatçılar Ermenileri neden Rusya’ya sürmedi? Böyle olsaydı bir soykırımdan bahsedebilir miydik?
Rusya’ya sürmeleri Türkler açısından hata olurdu. İstenilenin tersi sonucu doğururdu. Türkiye o tarihte Rusya ile ölüm kalım savaşında. Rusya Erzurum’dan Van’a kadar eski Ermeni illerini zaptetmeye çalışıyor. Bir küsur milyon insanı Rusya’ya sürmek ne demek? Bir kere sınırının yanıbaşında Türkiye’ye düşman, Türkiye’de haklı talepleri olan muazzam bir kitle yaratmak demek. Rus ordusuna katılıp, vatanlarını ve mal mülklerini geri almak için ortalama Rus köylüsünden bin kat fazla, canla başla savaşacaklardır. İkincisi, Rusya’nın eline Doğu vilayetlerini zaptetmesi için eskisinden çok daha güçlü bir gerekçe vereceksin demek. Üçüncüsü, faraza savaşta yenilirsen hem sürdüğün Ermeniler geri gelecek, hem de muazzam bir tazminat yüküyle karşı karşıya kalacaksın demek. Savaşı kazansan bile sınır boyuna yığılmış milyonluk bir mağdur kitlesiyle başa çıkmak kolay bir şey değil.
Daha bunlar bir şey değil, bir de bu sürdüğün milyon kişiye ne olacak diye düşünün. Rusya’nın bunları toptan Sibirya’ya süreceğine dair bir belirti yok. Muhtemelen Kars’a, Erivan’a iskan edecekler. O tarihte buraların nüfusu yarı yarıyadan fazla Türk ve Azeri. Onların temizlenmesinden başka bir sonuç doğurmaz bu göç. Oysa Türkiye’nin savaştaki temel hedeflerinden biri, Kars ile Erivan’ı zaptedip Baku petrollerine ulaşmak. Bunun için Azerilerle iyi geçinmesi, gardaş politikası gütmesi gerekiyor. Azeri ülkesine Ermenileri doldurmak bu politikaya hizmet etmez. Nitekim 1918-1920 yıllarında, yüz küsur bin boyutlarında, çok daha kısıtlı bir Ermeni göçünün sonucu olarak Türkiye ile Azerbaycan ilişkileri kopma noktasına gelecek.
Aslına bakarsanız Osmanlı Ermenilerinin Rusya’ya sürülmesi fikri yeni bir fikir değil. 1915 tehcirinden seksen küsur yıl önce, 1829’da denendi bu. 1828-29 harbinin sonunda o zamanki Erzurum vilayetindeki Ermenilerin büyük çoğunluğu topluca Rus tarafına göçtü veya göçürüldü. O günkü Erzurum vilayeti bugünkü Ağrı’yı ve Kars’ı da kapsayan büyük bir vilayettir. Bugün Ermenistan adı verilen ülke ve Gürcistan’ın güney batı kesimi, o dönemde Ermenileşti. Ve bu, Türkiye açısından son derece sakıncalı sonuçlar doğurdu. Çünkü sınır boyunda, sana düşman olan, senin askeri ve politik yayılma hedeflerinin önünde engel teşkil eden bir ulusal varlık meydana çıktı. 1853’te, 1877’de, tekrar 1914’te Rusya’yı önce Kars’ı, sonra Erzurum’u zaptetmeye yönelten esas faktör Ermeni meselesidir. Çünkü Rusya’daki Ermeniler 1829’dan sonra eski vatanlarını ‘kurtarma’ davasından asla vazgeçmediler. Rusları da o davaya ikna ettiler.
Dolayısıyla 1914’te, 1915’te Osmanlı hükümeti Ermenileri Rusya’ya sürmek gibi bir şeyi aklına dahi getirmedi. Aksine, kaçan Ermenilerin Rusya’ya sığınmasına karşı her türlü tedbiri aldı. Sadece Van özelinde şöyle bir şey yaşandı. 1915’te tehcir emirlerinin ilanından kısa bir süre sonra Ruslar Van şehrini ele geçirmiş ve doğal olarak Ermenilerce kurtarıcı olarak karşılanmışlardı. 1916 yazında Türk tarafı bir kontratağa geçti ve Van’ı geri aldı. O sırada Van’da kalmış olan tüm Ermeniler Rus ordusuyla birlikte şehirden çekildiler. Galiba yüz bini aşkın insan böyle gitti. İki üç yıl boyunca mülteci kamplarında yaşadılar. Soğuktan, açlıktan ve tifüsten müthiş zayiat verdiler. 1919-20’de Taşnak reislerinin kumandası altında Güney Ermenistan’daki Azeri köylerini zaptederek oralara yerleşenlerin büyük bölümü o badirelerden sağ kurtulan Van muhacirleridir.
Benim anlayabildiğim kadarıyla olayların gelişmesi şu şekildedir. İttihat ve Terakki rejiminin başlangıçtaki niyeti, 1915’in Mayıs-Haziran’ına kadar geçerli kalan projesi, bir, Ermenilerin kafasını koparmak, yani yönetici kadrolarını, fikir önderlerini, zenginlerini, sözü dinlenenlerini yok etmek, örgütsel yapıyı çökertmekti. İki, geriye kalan sıradan Ermeni halkını ise ülke içinde dağıtmaktı. Bilecik’e gönder, Muğla’ya gönder, Ankara’ya gönder, Suriye’ye gönder, yani daha sonra 1925’te Kürtlere ne yapıldıysa aynısını yapmaktı. 1915’in en azından yaz ortalarına, belki Ağustos başlarına kadar olan dönemde bu Ermenilerin çoğunun savaştan sonra yerlerine geri dönecekleri tahmin ediliyordu. Beklenti buydu. Liderlerini yok edelim. Ahaliyi dağıtalım, bir kısmı oralarda kalır, bir kısmı tekrar yurduna döner. Bunun bir çıkmaz bir yol olduğunu Ağustos’a doğru tam olarak idrak ettiler. Çünkü sevkiyat olarak başlayan hareket bir katliama dönüştü. Müthiş bir yağma sofrası kuruldu. Ermenilerin yaşadığı yerlerdeki etkili ve yetkili kişiler, kudurmuş vahşi hayvanlar gibi Ermeni mallarına, kızlarına, çocuklarına, paralarına, eşyalarına çöktüler. Bu ganimetin geri verilmesi söz konusu değildi. Artı, savaş talihsiz bir şekilde sonuçlanırsa, sonucunun ne olacağı belli değildi. Yarın öbür gün bunların hepsinin hesabı sorulacak. Dolayısıyla sanki tanıkları yok etmeye kararlı bir katil gibi, tam olarak Ağustos’un ilk haftası içinde aynı anda birçok yerde sürgün politikasının ortadan kalktığını, güvenlik kuvvetleri eliyle Ermeni mahallelerinin basılarak büyük temizliğe girildiğini görüyoruz. Mesela İzmit’te 1 ila 6 Ağustos’tur yanlış hatırlamıyorsam, Ermeni mahallesi ateşe verilir, evler teker teker taranarak yakalanan herkes öldürülür. Benzeri şeyler Ankara’da yaşanır. Sürgün konvoylarıyla yola çıkıp trenle Konya civarına getirilenler orada bir geçici bir kampta iki üç ay geçirdikten sonra yaz sonlarında yine trenlere doldurulup Suriye’ye sevkedilir, büyük bir bölümü Pozantı yolunda öldürülür.
Yani kademeleri var, aşamaları var soykırımın. Başlangıçta amaç belki Ermenileri örgütlü bir güç olmaktan çıkarmak ve ülke içinde dağıtarak eritmek gibi görünüyor. Birkaç ay içinde sosyoloji, bürokratik planlamayı mat edince, belki de başka çare kalmadığından, temelli yok etme politikasına yönelmişler.