Ermeni harfleriyle Türkçe olsa mıydı
Pazar Sohbeti
1 Kasım 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Namık Kemal’in alfabe tartışmalarında Ermeni alfabesinin Türkçe fonetiğe uygun olacağını söylediğine dair bir bilginiz var mı? Fikriniz nedir?
Namık Kemal’in böyle bir şey söyleyip söylemediğini bilmiyorum. Fakat o dönemde makul sayılacak bir fikirdi bu. Aklı başında Osmanlı entelektüellerinin birçoğunun aklından geçmiş olmalı bu fikir.
19. yüzyıl ortalarına kadar İslami gelenek çerçevesinde, Arap yazısıyla Türkçe çok miktarda yazı üretilmişti. El yazması şiir, layiha, tarih kitabı, vekayiname, hicivname, sözlük, tıp kitabı vesaire. 19. yüzyıl ortalarından itibaren Ermeniler bir atılım gösterdiler. Matbaa fikrine Türklerden daha hızlı intibak ettiler, basılı bir sürü kitap, dergi, gazete çıkardılar. Daha önemlisi, büyük bir eğitim seferberliğine giriştiler. Her mahallede, her kasabada ve çoğu köyde Ermeni okulları kurdular. Kız ve erkek çocukları okuttular ve Osmanlı ülkesinin her yerinde okuryazar bir kuşak yetiştirdiler.
Bu Ermenilerin çoğunun anadili Türkçe idi. Bir kısmı Ermenice biliyordu, okullarda da Ermenice öğrendiler, fakat gündelik hayatta mutat dilleri Türkçe idi. Doğal olarak, okulda öğrendikleri Ermenice harflerle, ana dilleri olan Türk dilinde bir literatür oluşturdular. Birkaç yıl önce blogumda uzun bir yazı yazmış, Ermenice harfli Türkçe kitaplara ilişkin bir liste paylaşmıştırm. Bunlar içinde çocuk masalları, pratik tıp kitapları, genç kızlara ahlaki öğütler, dini eğitim kitapları, şiir kitapları, yemek tarifleri, Karacaoğlan şiirlerinden tut Tahir ile Zühre hikayelerine kadar aklınıza ne gelirse var. Ermeni patrikhanesi içindeki siyasi polemiklerden tut, kötü yola düşen kızların başına neler gelir konulu risalelere kadar. Hepsi Türkçe, fakat Ermeni harfleriyle Türkçe. Binlerce kitap yayımlanmış o dönemde. Sonuç olarak 1870’lere gelindiğinde sanıyorum ki Arap harfleriyle Türkçe matbu kitaptan daha fazla Ermeni harfleriyle matbu Türkçe kitap var piyasada. Ermeni harfleriyle basılı Türkçe, günlük, haftalık, aylık birkaç gazete çıkıyor.
Dolayısıyla Ermeni olmayan birçok Türk de Ermeni harflerini öğrendi o dönemde. Literatürü takip etmek, roman okumak için öğrendi. Biliyorsunuz Türkçe ilk romanlar olan Vartan Paşanın romanları 1850’lerde Ermenice harflerle basıldı. Akabi Hikayesi ve onu takip eden yarım düzine kadar Türkçe roman, bildiğiniz İstanbul Türkçesiyle yazılmış romanlar bunlar, Arap harfli ilk Türkçe romanlardan yirmi yıl önce. Victor Hugo’nun Sefiller’i ilk kez Türkçeye çevirildiğinde Ermeni harfleriyle basıldı. O yüzden sanırım birçok insanın aklına gelmiştir o fikir. Ermeni harfleri Arap harflerinden farklı olarak fonetik ifadeye daha uygun, bütün ünlü harfleri karşılıyor, yeni bir kelimeyi gördüğün zaman nasıl okunacağı net, öğrenmesi daha kolay Arap harflerinden. Kullanalım yani, ne olacak ki?
Bunun hemen peşinden, 20. yüzyıl başlarına doğru Arnavutlar bir sonraki adımı attılar. Arnavut dili için Yunan alfabesi ile Latin alfabesinin kırması bir alfabe yarattılar; ardından sadece Latin harfleriyle ikinci bir alfabe üretip okullarda bunu öğretmeye başladılar. Tam aynı dönemde Azeriler Kiril harfleriyle mi yazalım, Latin harfleriyle mi yazalım tartışmasına girdiler. Türkiye’de bu olaylar yakından izlendi. Çünkü Arnavut kültürünün başkenti İstanbul’du. Nasıl ki Ermeni kültürünün başkenti de İstanbul’du, Rum kültürünün de başkenti İstanbul’du, bir ölçüde Arap kültürünün de Kahire’den sonraki ikinci başkenti İstanbul’du. Yeni fikirler, yeni kitaplar, ses getiren dergiler İstanbul’da yayınlanıyordu. Ve bu insanların hepsi Babıali Caddesinde birbirine komşu idi. En birinci Ermeni gazetesinin yazıhanesiyle en büyük Türk gazetesinin yazıhanesi alt alta üst üste aynı bina içindeydi. Müellifleri aynı kahvehanede çay içiyorlardı. Birbirlerine dost da görünüyorlardı.
Bu koşullarda 1850 ile 1914 arasındaki parantezde Ermeni kültüründeki gelişmelerin Osmanlı Türk kültürünü etkilememiş olması düşünülemez. Ve tersi tabii, karşılıklı etkileşim olmaması mümkün değildir. Ermeni alfabesini kullanalım, bu Arap alfabesinden gene daha iyi diyen insanlar o dönemde piyasada bulunmuştur. Namık Kemal onlardan biri miydi, değil miydi, bilmiyorum.