Erdoğan TKP-ML’ci mi
Pazar Sohbeti
9 Temmuz 2023
0:00
0:00

metin

İbrahim Kaypakkaya’nın “Türkiye devrimi gerekirse Türkiye’nin batıdan ilişkisini koparır ve Orta Doğu ile birleşir” sözü ışığında, Kaypakkaya ile Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik ettiği veya eder göründüğü eksen değişikliği birbiriyle ilişkilendirilebilir mi? Gülmeyin ama Erdoğan eski tüfek Sol bir devrimci sayılabilir mi?
Yok, o kadar ileri gidemeyiz herhalde. İki yüz seneden beri Türk siyasetinin ana ekseni, belirleyici konusu, Batılılık ve Batı karşıtlığı olmuş. Ana eksen bu. Diğer her şey bunun üzerine eklemlenmiş. Türk solu genel olarak Batıcı gelenekten kaynaklanır. Hatta Batılılaşma ve modernleşme ve ilerleme ekolünün ifrat noktasıdır, aşırı ucudur. Türkiye, 1950’lerde NATO’ya katıldıktan sonra Türk solu yalpaladı, nasıl bir çizgi tutturacağını bilemedi. Çünkü içgüdüsel olarak Batıcı, fakat Batı’nın başında Amerika ve NATO var, dolayısıyla ona karşı Sovyetler Birliği dediler. Sovyetler Birliği de inandırıcı bir tercih değildi. Bu kez Mao dediler, Enver Hoca dediler. Kafaları karışıktı ve belki de bu nedenle Türk siyasetinde etkili bir yer tutamadılar. Çünkü Türk siyasetinin asıl yakıcı konusu üzerine söyleyecek bir sözleri yoktu.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı olsun, İbrahim Kaypakkaya olsun, Türk burjuvazisinin, yani şehirli yönetici elitlerin tercihi olan Batıcılık konusunda olumsuz bir tavra sahiptiler. Fakat her ikisinin çağı, Türkiye’de İslamcılık seçeneğinin gündeme gelişinden önceydi. Batı karşıtlığını Marksist bir çerçeve içinde formüle etmeye çalıştılar. 1970’lerde, Necmettin Erbakan ile birlikte Türk siyasi yaşamında bir deprem oldu. Türk İslamcılığı yön değiştirdi ve Batı karşıtı cephenin taşıyıcısı haline geldi. Bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın yahut daha net bir şekilde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun temsil ettiği çizgi, o Batı karşıtı çizgidir.
Batı taraftarlığı veya karşıtlığı ekseninde ortak bir yerden geliyorlar diyemeyiz. Fakat ortak bir yere doğru evrildiler diyebiliriz.