Ecevit nasıl parladı, nasıl söndü
Pazar Sohbeti
4 Haziran 2023
0:00
0:00
metin
Sizden Atatürk ve İnönü ile ilgili yeterince görüş dinledik. Ama şimdiye kadar detaylı bir Ecevit analizi yapmadınız.
Bülent Ecevit 1973 ile 1977 arasında bir kuşak için büyük bir umuttu Türkiye’de. Çok güzel vaatleri olan, siyaseti ahlaki bir temel üzerinde yeniden inşa edeceğini vaadeden ve Türkiye’nin kokuşmuş ideolojik saplantılarla malul siyaset dünyasında bir güneş gibi parlayan bir adamdı. En çarpıcı özelliği artiküle bir insan olmasıydı. Çok güzel konuşmasıydı. Televizyonda ve radyoda Ecevit’i dinlemek büyüleyici bir deneyimdi, insanı hipnotize eden bir şeydi. Çünkü Türkçeyi çok iyi kullanan bir insandı. Söylediği şeyler yüksek ahlaki değeri olan şeylerdi.
Sonra iktidara geldiğinde görüldü ki feci derecede beceriksiz bir siyaset adamı. Yönetici değil, bir şair. Birinci kurduğu koalisyon absürt bir koalisyondu. Erbakan bunu parmağının ucunda oynattı. Sonra pat diye, küstüm, oynamıyorum, seçime gidiyorum deyip koalisyonu bozdu ve rezil oldu. İkinci hükümetinde, 1977’de, sıçtı batırdı ülkeyi. Memleket tamamen çığırından çıktı. Bunun ne kadarı kendi kabahatiydi, ne kadarı kendisini devirmek için iş birliği yapan iç ve dış mihrakların ürünüydü, bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Fakat sonuç olarak bir siyasi lider, ülkeyi karıştıran başkaları dahi olsa, karıştırmalarını önlemekle mükelleftir. Bu konuda tam anlamıyla sınıfta kaldı, krizi yönetemedi.
Dedi ki, Cumhuriyet Halk Partisinin geleneksel yapıları elimi kolumu bağlıyor, o yüzden Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılacağım ve kendi karizmam üzerine inşa edilmiş yeni bir siyasi hareket oluşturacağım. Bu da olmadı, fiyaskoyla sonuçlandı. DSP ölü doğmuş bir partiydi, yürümedi.
Kendi iradesi dışında, diğer seçeneklerin hepsi tükenmiş olduğu için, 1999’da bir kez daha hükümetin başına getirildi. Bir kez daha fiyasko ile sonuçlandı. Çok kötü bir yöneticiydi. Her şeyden önce ekip oluşturmakta tamamen başarısızdı. Sadakat konusunda büsbütün yetersizdi. Yakın çevresindeki herkesle kanlı bıçaklı oldu. Oysa siyasetin temelidir sadakat, ekip oluşturduğu zaman insanların birbirine güvenmesi lazım. Ve üçüncü başbakanlığında ortaya çıktı ki ideolojik pozisyon konusunda da son derece kaypak bir adamdır. Yani başta söyledikleriyle sonda söyledikleri birbirini tutmuyor. Bambaşka bir çizgiye evrildi. Askeri vesayetin ve Kürt düşmanlığının sözcüsü oldu.
Acı bir derstir Türkiye için. Entelektüel bir devrimcinin Türkiye’de siyasi liderliğe gelme şansını çok uzun bir süre için ortadan kaldırmıştır Ecevit. Denendi, batırdı memleketi. Olay bu.
Buna rağmen, 73’te, 74’te eğer siyasi olayları takip edecek yaşta idiyseniz Ecevit’in doğurduğu sevgi ve heyecanı asla unutamazsınız. Unutulacak ya da küçümsenecek bir şey değildi. Boş çıktı diye çöpe atılacak bir şey değil. Sahici bir umut doğurdu. Yalan vaatlerle değil, kişiliğiyle ve sahiciliğiyle doğurdu o umudu. Ve çok feci surette bu umut kırıldı, harcandı, tüketildi.