Dünyanın başındaki tehlike İslam mıdır
Pazar Sohbeti
29 Ağustos 2021
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Sizce İslam dünya için bir tehlike midir?
Şu anda dünyanın başında, insanlık için çok ciddi bir tehdit haline gelmiş olan bir ülke var. İnsanlığın varlığını ve geleceğini riske sokan bir tehdit. Bu ülke ABD’dir. Afganistan değildir. IŞİD değildir. İslam da değildir. ABD’dir.
Üç boyutta görüyorum ben bu tehdidi.
Bir, Amerikan Silahlı Kuvvetleri ve onun bir parçası olan istihbarat örgütleri, akıllara seza bir büyüklüğe ulaşmıştır. Yılda bir trilyon doları fazla fazla aşan bir büyüklükten söz ediyoruz. Ülkenin sadece askeri ve istihbari kurumları, dünyadaki devletlerin %90’ından daha büyük bir ekonomik güce ulaşmıştır. Doğal olarak bu gücü, daha fazla güç elde etmek için kullanıyorlar. Hortum gibi para emiyorlar, semirdikçe daha fazla semiriyorlar, ve edindikleri gücü, her silahlı teşkilat gibi, rastgele seçtiklerini düşündüğüm hedeflere karşı vahşet gösterisiyle pekiştiriyorlar. Son yirmi sene içinde yarım düzine ülkeyi, makul herhangi bir neden yokken mahvettiler. Yok ettiler. Katliam yaptılar, şehirlerini yıktılar, köylerini bastılar. Göz ardı edilecek bir durum yok ortada. Sınırsız ve katıksız kötülükle karşı karşıyayız.
İkincisi entelektüel düzeyde bir kansere dönüşmüş olarak görüyorum ABD’yi. İnsanlığın binlerce yıldan beri biriktirdiği fikir sermayesini hoyratça harcayan, ipe sapa gelmez birtakım fikirleri moda olduğu için savunan, bunları akıl ve vicdan bazında savunmak gerçekten imkansız olduğu için de gitgide artan bir oranda düşünce kontrolü, ifade kontrolü yoluna sapan, totaliterlik çizgisine sürüklenen bir ülke görüyoruz. Fikir ve vicdan özgürlüğü düşüncesinin radikal bir şekilde çöküşe geçtiği bir medeniyet söz konusu.
Üçüncüsü ekonomik sahada sanki yarın yokmuş gibi, sonraki kuşaklar yokmuş gibi dünyanın doğal kaynaklarını sınırsız bir şekilde tüketmeyi kendine hak sayan, bu kısır döngünün dışına çıkmasına imkan olmayan bir ekonomik yapıdan söz ediyoruz.
Bu üç boyut, birincisi askeri hipertrofi, bir organın bünyeyi tehdit edecek şekilde aşırı büyümesi, kanserleşmesi. İkincisi, düşünce hayatının felakete sürüklenmesi ve çökmesi. Ve üçüncüsü, dünya kaynaklarının yarın yokmuşçasına tüketilmesi. Bunlar tüm insanlığa yönelik vahim bir tehdide işaret ediyor. Bu belayla nasıl başa çıkılacağını ben bilmiyorum. Normal olarak bu tür belalarla başa çıkmanın tek yöntemi savaştır. Savaştan başka yolu yoktur bunun. Ve nitekim oraya doğru gidiliyor diye tahmin ediyorum.
Afganistan’daki olayı ben bu perspektiften değerlendiriyorum. Afganistan’da Amerika yenildi. Üstelik çağ dışı, cahil, yobaz, sakallı diye aşağıladığı yoksul ve teknolojiden nasipsiz bir orduya yenildi. Bu yenilginin bütün dünya için bir umut ışığı olması lazım. Tahminimce bunun ardı gelecektir. Afganistan’dan ilham alan yeni savaşlar kopacaktır. Umalım ki dünyayı büsbütün yakmadan ejderhayı köşeye sıkıştırmayı başarırlar.
Afganistan’a gelince, Taliban rejiminin ne başaracağı, ne yapabileceği, hangi hataları yapacağı, daha beter olup olmayacağı konusunda bir fikrim yok, sizin de yok. Fakat Afganistan’da sonuç ne olursa olsun, ABD’nin son yirmi yılda o ülkede işlediği insanlık cinayetinden daha kötü olamayacağını idrak etmek lazım. Taliban’ın eksikleri ve hataları ne olursa olsun, ona kıyasla ABD’nin cinayetlerini onaylamanın, ben ahlaken, vicdanen ve aklen savunulabilecek bir yanını göremiyorum.