Diyanet İşleri Başkanı ne yapmalı
Pazar Sohbeti
8 Ocak 2023
0:00
0:00

metin

Diyanet İşleri Başkanı olsanız atacağınız adımlar ne olurdu? Ezan terörünü azaltmak hariç ne gibi politikalar izlerdiniz?
Diyanet İşleri Başkanı olmazdım. Teklif etseler reddederdim. Bunun şu veya bu dine mensup olmamla alakası yok. Her kurumun başındaki insanın temel görevi, ahlaki görevi, o kurumu güçlendirmek, daha sağlıklı hale getirmek, gelirini arttırmak, büyütmek, korumak ve kollamaktır. Oysa ben Diyanet İşleri Başkanlığı’nın küçültülmesinden yanayım. Etkinliğinin azaltılmasından yanayım. Devlet ile bütünleşen bir din anlayışının yalnız devlete değil, dine de zarar verdiği kanısındayım. Bu denli memurlaşan, merkezi bütçenin keyfine tabi hale gelen, ekmek kapısını bilen ve onunla tartışması söz konusu olmayan bir teşkilatın, sadece siyasi ve kültürel açıdan değil, din açısından da problemli olduğunu düşünüyorum.
Diyelim ki mecbur ettiler, reddedemeyeceğim bir teklif getirdiler. O zaman ne yapardım? İlk başta elbette ezan terörüne bir çare bulmak isterdim. Oparlörle okunan ezan Türkiye’nin en büyük insan hakkı ihlallerinden biridir. Oparlörle veya herhangi bir yapay yükselticiyle ezan okumanın yasaklanması gerekir. Doğal sesle istediği kadar okusun. Ona kimsenin itirazı olamaz. Ama oparlör tecavüzdür, tecavüze müsamaha gösterilmemesi gerekir.
Düşünebildiğim diğer hayırlı iş, imkansıza yakın bir şey Türkiye’de mevcut olan zihniyetler çerçevesinde. Gerçek bir ilahiyat fakültesinin, hatta birkaçının kurulmasına ön ayak olmaktan söz ediyorum. İslam propagandası fakültesi değil, herhangi bir dinin din memurunu yetiştirme okulu da değil, dini konuları ciddi ve objektif bir şekilde tartışabilecek ve özellikle İslam düşünce dünyası içinde yeni fikir akımlarının, yeni seçeneklerin, yeni bakış açılarının doğmasına önayak olabilecek bir yüksek eğitim kurumu ülke için büyük bir atılım olurdu bence. Dinsizlerin, Hinduların, Hristiyan teologların da ders verebileceği bir eğitim kurumu Türkiye’de yapılacak en radikal işlerden biridir kanımca.
Cumhuriyet reformlarının sosyolojik yönü çok göz ardı edildi. Şu bariz gerçek var ortada: 20. yüzyıl başına dek Osmanlı toplumunda elit kesime mensup, iyi eğitim almış ve ülke yönetiminde söz sahibi olan insanlar da Müslümandılar ve İslam dinine dair içtihat beyan etme pozisyonundaydılar. Müslümanlık hala önemli bir ölçüde elit diniydi, toplumun üst tabakalarının diniydi. Cumhuriyetin gelişiyle birlikte, hatta İkinci Meşrutiyet’ten itibaren Türk toplumunun yönetici kesimleri geleneksel İslami söylemden koptular. Kabeleri Paris ve Londra oldu, hatta Moskova oldu. Arap dünyasına ve 1300 yıllık geleneğe sırtlarını döndüler. Bunun sonucu iyi olmadı. Doğa boşluk kabul etmediği için, Türkiye’de İslami düşünce hayatı da cahil kesimin elinde kaldı. Dünyanın en basit kanunudur: Eğitmediklerin cahil kalır. Okullarını kapattılar, eğitimini yasakladılar. Kamu yönetimi vizyonuna ve becerisine sahip insanların dinle ilgilenmesini ayıpladılar. Sonuç olarak İslam dininin Türkiye’de son yüz yıl içinde gitgide gerilemesinin, entelektüel derinliğini kaybetmesinin temelinde bir eğitim sorunu yatıyor. Dolayısıyla çözümü de belki eğitimde aramak aklın gereğidir.
İslam fikir dünyası, bazılarımızın zannettiğinin aksine bir hayli zenginlikleri olan, yani entelektüel açıdan tatmin edici boyutları olan fakat belki de çağa ayak uyduramamış, kendini içinde yaşadığımız çağın koşullarına adapte edememiş bir gelenektir. Bu geleneğin zenginliklerini arayıp yorumlayabilecek, benzer konumda olan diğer dinlerde neler yapıldığını etüt edecek, yani Katolikler ne yaptılar, Yahudi reformu nedir, Protestanlık içinde hangi akımlar var, bunları tanıyıp, bundan fikir üretebilecek olan bir kadronun yokluğu bence ciddi bir eksikliktir. Buna yoğunlaşırdım.
Diyanet İşleri Başkanlığını ortadan kaldırmanın mümkün veya arzulanır bir şey olduğunu düşünmüyorum. Buna karşılık teşkilatın son yıllarda adeta bir kanser gibi büyüyüp devlet kurumlarını ele geçirmesinin sağlıklı bir durum olmadığı da bence aşikar. Her koşulda küçültülmesi lazım. Ama bunun da yöntemi şunu bunu yasaklayalım, sakallarını yolalım, yobazlığa geçit vermeyelim zihniyeti değil herhalde.