Dinler neden kabusa döner
Pazar Sohbeti
16 Temmuz 2023
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Dinin insanların iç dünyalarını zenginleştirmesi, onları mutlu etmesi elbette güzel. Peki dinin zorbalık halini alıp, yaşamı kabusa çevirmesini engellemenin yolu nedir?
Dinin fonksiyonu sadece veya öncelikle insanın iç yaşamını zenginleştirmesi değildir. İnsanın yaşamına çeki düzen veren bir rutin, bir sosyal davranış paradigması oluşturmasıdır. Bir kurallar bütünüdür din. İnsanın yaşamının her hücresini, her eylemini etkisi altına alan bir yönetim sistemidir. Tarih boyunca, 19. yüzyıla gelinceye kadar din ve medeniyet eş anlamlı kelimeler, eş anlamlı kavramlar. İnsanın vahşi bir hayvan veya kabile insanı olmaktan çıkıp, karmaşık ve büyük bir toplumsal yapı içinde, yazılı kurallarla yönlendirilen bir toplumsal yapı içinde yaşamasını sağlayan bir sistemdir din.
Sorduğunuz sorunun anlamı şu: Din adını verdiğimiz bu toplumsal disiplin ne zaman kabulü imkansız bir dayatma olarak algılanır? Bakın buradaki kilit kelime ‘dayatma’ değil, çünkü din her zaman bir dayatmadır, bir disiplindir. Kilit kelime ‘kabulü imkansız dayatma’. Yani insanların bir kısmı, neden ecdadının seve seve boyun eğdiği disiplini tahammülfersa bir zorlama olarak hissetmeye başlar? Değişen nedir?
Bu sorunun birbirine bağlı iki boyutlu bir cevabı olduğunu düşünüyorum. Bir kere kitabi dinler dediğiniz, öncelikle yazılı metinlere dayalı Ortadoğu dinleri çok eskidi, çok yıprandı. Çünkü bu dinler aynı zamanda bilim işlevine sahipti. İnsanın doğaya dair, evrene dair sorularını cevaplandıran bir bilgi sistemi sunuyordu topluma. Bu sistem, bilgi dünyasında son 500 yıldaki inanılmaz gelişmelere ayak uyduramadı. Çok geri bir yerde kaldı. Tükendi. Kopernik ve Galile’den bu yana insanlar evren ve doğa hakkında çok şey öğrendiler. Bu öğrendikleriyle kutsal kitaplarda yazanlar arasındaki makas açıldıkça açıldı ve dayanılmaz bir noktaya geldi. Öyle ki bugün geldiğimiz noktada eğitim ve bilgi sahibi insanların bu çağ dışı dinleri cidiye almalarına imkan kalmadı.
Türkiye ve Arabistan gibi, bilgi devriminde rol oynamamış olan ülkelerde bu dönüşüm biraz daha farklı bir mahiyet kazandı. Bilgi devrimini yapan yabancı toplumlara yönelik bir hayranlık şeklini aldı. Batılıların eğitimini almış olanlar bu sayede toplumda statü ve güç kazandılar. Dolayısıyla eski dinin dayatmalarını kendi statü ve güçlerine yönelik bir tehdit olarak görmeye başladılar.
Eski bilgi paradigması üzerinden hala yürümeye teşebbüs eden dinler hızla irtifa kaybetti. Birer avam dini, ayak takımı dini haline geldiler. Ancak yüksek bilgiye sahip olmayan ve yüksek bilgi ihtiyacı da duymayan toplum kesimlerini memnun eden, onlara inandırıcı gelen, fakat mesela bir kere Türlerin Kökeni’ni okumuş ve biyoloji konusunda üç beş bilgi edinmiş olan bir insanın gülüp geçeceği birer çocuksu efsane olarak kaldı bu dinler. O dinler adına empoze etmeye çalıştıkları toplumsal disiplin de bu yüzden insanlara artık tahammülü imkansız bir zorbalık olarak görünüyor. Ayak takımının kural ve törelerine, seçkinler neden uysun?
Bu büyük bir eksiklik, ciddi bir problem. Bugün Batı dünyasının yaşadığı büyük manevi kriz kısmen bundan kaynaklanıyor. Reddettiği ve terk ettiği dinin yerine eşdeğer bir dayanak oluşturamadı Batı dünyası. Ve bunun doğrudan sonucu olarak bugün tarihte eşine az rastlanır bir çöküş yaşıyor.