Devlet arşivleri nasıl kullanılmalı
Pazar Sohbeti
21 Haziran 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Osmanlı arşivlerine güvenebilir miyiz? Orijinal kayıtlara dokunulmuş mudur?
Devlet arşivini bozmak çok zor bir şey, hemen hemen imkansızdır. Buna karşılık, ayıklayabilirsin. Belli kayıt gruplarını tümden kaldırabilirsin. Mesela İttihat ve Terakki Fırkası kayıtları yoktur. Hele 1914-15’in Teşkilat-ı Mahsusa kayıtları hiç yoktur. Öyle bir şey olması lazım, ama nerede diye sormadıkça ruhun bile duymaz eksikliğini. İşlerine gelmeyen bir sürü şeyi, özellikle Osmanlı’nın son yıllarına ait olan pek çok evrak kategorisini tertemiz etmişlerdir. Söylendiğine göre Genelkurmay arşivine kaldırmışlar, ama orası araştırmacılara kapalı olduğundan bilmeye imkan yok.
Arşivi nasıl değerlendireceğin, nasıl yorumlayacağın ayrı bir mesele. Tarihi belge yorumlamak detektiflikten farksız bir iştir. Soru sormayı ve delil toplamayı bilmek gerekir. Geriye olayların birtakım izleri kalmış, olayların birtakım yorumları, birtakım yansımaları, birtakım küçük estantaneleri elimize gelmiş. Bunları yorumlamak, bunları takip edip, burada ne oluyor, burada neyi saklıyorlar, katil kim, bunları tespit etmek zeka ister, çalışkanlık ister, bilgi ister, dürüstlük ister. Bir kere okuduğunu anlayacak zekaya sahip olacaksın. Bağlantılar kuracak zekaya sahip olacaksın. Bilgin olacak, yani bağlantı kurabileceğin bolca malzeme olacak önünde ki “Bak şu şöyle demiş, bu da böyle demiş, burada bir problem var” diyebilesin. Dürüstlük ister. Bir tezi her ne pahasına olursa olsun kanıtlamak için arşive girdiysen bittin, tarihçi çıkmaz senden. Arşive girdiğin zaman, şöyle düşünüyorum ama belki de yanlış olabilir, bunu yanlışlayacak bilgileri nereden bulabilirim sorusuyla girmen gerekir. Sonsuz bir eleştirellikle gitmen gerekir. Katil Watson gibi görünüyor, ama ya o değilse? Bu belgeler onu kanıtlıyor mu gerçekten?
Osmanlı tahrir kayıtlarıyla bir miktar uğraştım ben. Bunların ikincil literatürünü de epey okudum. Son yirmi otuz senedir Türkiye’de her taşra üniversitesinde tarih bölümündeki her iki öğrenciden birine tahrir defterleri üzerine ödev veriliyor, ödev yazıyorlar. Ne yazıyorlar? Mesela falan köyde nüfus beş kişi, beşi de Müslüman. Biri imam, biri sipahi, biri bilmem ne. Hepsi de yönetici. Demek ki nüfus kaçmış? Beşmiş, hadi aileleriyle beraber diyelim ki 25. Öbür köyün nüfusu 8 kişi. Biri ağa, biri bey, biri sipahi, biri imam, biri vakıf yöneticisi. Tamam, 8 hane, çarpı beş, 40 nüfus. Öteki köy, 16 nüfusu varmış. Bunu gayet ciddiyetle yazıyor. Babacığım, her köyde 5 kişi ila 10 kişi yaşıyor. Bu 5 ila 10 kişinin hepsi yönetici. Hepsi Müslüman. Elhamdülillah, demek ki Bursa’nın köylerinin hepsi Müslüman köyü. Hepsinin beş kişi, on kişi nüfusu var. Ve hepsi yönetici. Peki kimi yönetiyor bunlar? Haa, o belli değil. Onu sormak aklına gelmemiş
Arşiv taramak işte böyle bir şey. Soru sormayı bileceksin. Ne oluyor burada sorusunu soracaksın. Onu sorduğun zaman zevklidir arşivcilik, dipsiz, uçsuz bucaksız bir kaynak dünyası.
Özellikle son yıllarda birkaç tanıdığım arkadaş mahkeme sicilleri üzerine çalıştılar. Mahkeme sicilleri ilginçtir. Toplumun mutfağında, alt tabakasında neler olup bittiğini takip edersin. Bin tane mahkeme kaydı okursun, hepsi birbirine benzer saçma sapan olaylardır. Kim kimin baldızını bıçaklamış, kim hırsızlık yaptıktan sonra yakalanmış falan, tıraştan hadiseler. Ama hepsini toparladığın zaman kafanda bir toplumsal yapıyı kavramaya başlarsın.