Cumhuriyet ile medeniyet nasıl çatıştı
Blog
23 Ocak 2021,24 Ocak 2021
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Yeni Türk adları 1934-1936 yılları arasında ulusal bir seferberlik havası içinde üretildi. Milyonlarca yeni soyadı gerekiyordu. Başöğretmen’in işaret ettiği yolda tüm Türkçe öğretmenleri, amatör dilciler, göze girmeye çalışan partililer, milletvekilleri, orduevi gediklileri kolları sıvadılar. Sayısız el kitabı yazıldı, gazetelerde her gün listeler yayınlandı. Önerilen adlar sadece soyadı olarak kalmadı. ‘Cumhuriyet seçkinleri’ adını verdiğimiz kitlede 1935’ten itibaren doğan çocuklara ön ad olarak da verildi.
1934-38 aralığında ilk kez nüfus kayıtlarına geçen Türk erkek adlarının dökümünü Nişanyan Adlar sitesinden alabilirsiniz. Bir ya da iki kişide olan marjinal adlar dışında ben 1300 kadarını sayabiliyorum. Bu isimler size Cumhuriyetin kurucu kuşağının insan ve erkek vizyonu hakkında net bir fikir verecektir. Gözlemlerimizi sayalım.
Erkeklere atfedilen temel özellik eril, asker ve savaşçı olmaktır. 200 dolayında isim Er sözüğünü içerir. Tekin (“soylu savaşçı”) 29, Alp (“savaşçı, yiğit”) 24, Batur/Batır 4, Yiğit 3 isimde karşımıza çıkar.
Erkekler serttir: Gür (30), Berk (27), Güç (5), Sert (4), Kunt (4), Yalçın (3), Pek (3), Sarp (3) sıfatlarıyla tanımlanırlar.
Vahşi ve yırtıcıdırlar: Hayvanlardan Kurt (9), Arslan (7) ve Pars/Bars (4), kuşlardan Doğan (12), Sungur (3), Tuğrul ve Çağrı (çakır doğan) ile özdeşleştirilirler. Tilkiye veya kediye yakıştırılan yoktur.
Erkekler savaşır. 5 isimde meslek hanesi Savaş, 4 isimde Cenk olarak belirtilmiştir. Savaş araçları (Tolga 5, Kılıç 3), savaş unvanları (Tuğbay, Erbaş, Bölükbaşı, Albay, Yarbay) beğenilir. Savaşçı Yılmaz, Yorulmaz, Korkmaz, Ürkmez, Caymaz, Dönmez, ama Yıldırır. Bu sayede San ve Şan (20), Ad/At (7) ve Ün (13) kazanır.
Savaşçı olmak yeterli değildir. Soyun temiz ve asil olması da büyük önem atfedilen özelliklerdendir: bu anlayışla 30 isim Kan, 30 isim Ata, 28 isim Soy, 2 isim Irk temasını öne çıkarır.
Soy asaletinin en önemli unsuru Türklüktür. Tam 67 isimde Türk sözcüğü geçer. Türk ileri ve üstün’dür; yılmaz ve ölmez; savaşır ve ün alır. Türke kul olunur, Türke tapılır. Birkaç kültürde kavim aidiyeti ifade eden bir iki isim geliyor aklıma; ama 1930’lar Almanya’sı dahil herhangi bir ulusta bu fenomenin bu denli çığırdan çıktığı başka örnek var mıdır, araştırmak lazım.
Erkek Tükler her şeyden önce devlete, onun egemenlik sahasına ve onun simgesi olan bayrağa tutkundur. 25 isimde Yurt, 24 isimde “devlet” anlamında İl, 21 isimde “bayrak” anlamında Tuğ, 2 isimde Bayrak, 1 isimde Sancak, 1 isimde Ayyıldız anılır.
Tarihte örnek alınacak kişiler, savaşta başarılı olmak ve düşmanlarını öldürmek dışında bilinen bir özelliği olmayan kişilerdir: Cengiz, Atilla, Timur, Alpaslan, Mete, Ertunga, Timuçin, Baybars, Konuralp, Artuk, Savtekin... Yeni Türk’lerin erkek evlatlarına yakıştırdıkları rol modelleri arasında, örneğin, şairler, filozoflar, peygamberler, alimler, sanatçılar, doktorlar, hukukçular, mucitler, kâşifler, iş adamları, gazeteciler, sihirbazlar ve satranç ustaları bulunmaz. Daha doğrusu bir iki şair ve filozof belki vardır (Yunus Emre, Mevlana) ama onların da adı Arapça veya yarı Arapçadır. 1930’ların zihin dünyasına uymaz.
Cumhuriyetin 1934-35 ‘YeniTürk adları’ seferberliğinde üretilen erkek adlarının ‘erkeklik’, savaş, saldırganlık, güç, ırk, soy, Türklük gibi temaları işlediğini gördük. Kadın adları aynı madalyonun öbür yüzüdür. Çoğu sevgi, şefkat, çiçek, böcek ile ilgilidir. Şaşılacak bir oranı dünyanın uydusu olan ay’a değinir. Böylece, birincil ışık kaynağı olan güneşe oranla kadının ikincilliği vurgulanmış olur.
Ulu Önderin önderliğinde yaratılan Cumhuriyet adları, adeta çağdaş feminizmin kâbusudur.
Başka türlü olabilir miydi? Nasıl olabilirdi?
Hayali bir ülke düşünün, mesela masallardaki Çin diyarı olsun, şöyle erkek adları kullansınlar:
medeniyetin erdemi, medeniyetin ışığı, medeniyetin gündüzü, medeniyetin yüceliği, medeniyeti ihya eden, medeniyetin iyiliği, medeniyetin övüncü , medeniyetin ihtişamı, medeniyetin yıldızı, medeniyetin onuru, medeniyetin kutluluğu, medeniyetin düzeni, medeniyetin güneşi, medeniyetin keskin kılıcı, medeniyetin güzelliği, medeniyetin şanı, medeniyetin azameti , medeniyetin tacı, medeniyetin benzersizliği, medeniyetin kanıtı, medeniyetin dolunayı, medeniyetin son basamağı, medeniyetin günışığı, medeniyetin kıvılcımı, medeniyetin ekseni, medeniyetin öncüsü, medeniyetin meşalesi, medeniyetin muhafızı, medeniyetin kurtuluşu, medeniyetin barışı, medeniyetin başarısı, medeniyetin ziyneti, medeniyetin şecaati, medeniyetin kerameti, medeniyetin yiğidi, medeniyetin dostu, medeniyetin barışı, medeniyetin yükselişi, medeniyetin sakınganlığı, medeniyetin halis dostluğu, medeniyetin simgesi, medeniyetin taşıyıcı direği, medeniyetin güzel yüzü, medeniyeti ıslah eden, medeniyetin asaleti, medeniyetin temeli , medeniyetin kavrayışı, medeniyetin okyanusu, medeniyetin saflığı, medeniyetin övgüsü, medeniyetin cömertliği, medeniyetin zaferi, medeniyetin soyluluğu, medeniyetin şükranı, medeniyetin lütfu , medeniyetin bereketi, medeniyetin bağışlayıcılığı, medeniyetin şerefi, medeniyetin övgüsü, medeniyetin arınması, medeniyetin cesareti, medeniyetin hilali, medeniyetin yardımcısı, medeniyetin cömertliği, medeniyetin samimi dostluğu, medeniyetin hikmeti, medeniyetin en ulusu, medeniyetin aslanı, medeniyetin ilhamı, medeniyetin kudreti, medeniyetin dostu, medeniyetin tanıklığı, medeniyetin emri, medeniyetin yeterliliği, medeniyetin en şanlısı, medeniyetin şanı, medeniyetin doğru yolu, medeniyetin seçkinliği, medeniyetin esenliği, medeniyetin mücadelesi, medeniyetin feneri, medeniyetin erdemi, medeniyetin iffetlisi, medeniyetin rotası, medeniyetin öncüsü, medeniyetin cömertliği, medeniyetin tanıklığı, medeniyetin örneği, medeniyetin yargısı, medeniyet elçiliği, medeniyetin gözbebeği, medeniyet bahçeleri, medeniyetin temelleri, medeniyetin şafağı, medeniyetin en faziletlisi, medeniyetin doğru yolu, medeniyetin refahı, medeniyetin dolunayı, medeniyetin sadakası, medeniyetin güzelliği, medeniyetin halis dostu, medeniyetin ümit ve beklentisi, medeniyetin mucizesi, medeniyetin merhameti, medeniyetin dirilişi, medeniyetin kulları, medeniyetin esenliği, medeniyete nail olan, medeniyetin bilgisi, medeniyetin rehberliği, medeniyetin armağanı, medeniyetin şefkati, medeniyet inancı, medeniyetin yüreği, medeniyetin bedeli, medeniyetin müjdesi, medeniyetin en kusursuzu, medeniyetle aydınlanan, medeniyetin feneri, medeniyetin direnci, medeniyetin en güzeli
Mümkün mü böyle bir kültür? İnanmazsınız ama mümkün. Hatta mümkün olmakla kalmıyor, Türkiye’de var bu adlar. Daha da ilginci, doksan yıllık propagandaya rağmen hala Cumhuriyet adlarından daha yaygınlar. Buyurun:
Sıra yukarıdakilerle aynıdır. Numaralayıp eşleştirebilirsiniz.
Selahattin, Nurettin, Sabahattin, Alaettin, Muhittin, Hayrettin, Fahrettin, Bahaettin, Necmettin, Şerafettin, Sadettin, Nizamettin, Şemsettin, Hüsamettin, Cemalettin, İzzettin, Celalettin, Tacettin, Vahidettin, Burhanettin, Bedrettin, Kemalettin, Ziyaettin, Şihabettin, Kutbettin, Sadrettin, Seracettin, Gıyasettin, Necattin, Sulhattin, Nasrettin, Zeynettin, Şahamettin, Keramettin, Secaattin, Veliyittin, Selamettin, Refaettin, Takiyettin, Saffettin, Alemettin, İmadettin, Vecihettin, Muslihittin, Asalettin, Rüknettin, Fehmettin, Bahrettin, Sefahattin, Vasfettin, Semahattin, Fevzettin, Necbettin, Şükrettin, Lütfettin, Feyzettin, Şefaattin, Nebahattin, Senaettin, Beraattin, Cesarettin, Şöhrettin, Zahrettin, İkramettin, Ülfettin, Hikmettin, Azamettin, Usamettin, İlhamettin, Kudrettin, Muhbettin, Şehadettin, Emrettin, Kifayettin, Eazzettin, Mecdettin, Hidayettin, Nezahattin, Ferahattin, Cihadettin, Misbahettin, Fazlettin, Afifettin, Minhacettin, İmamettin, Sehaeddin, Şahadettin, Emsalettin, Hükmettin, Risalettin, Eynettin, Riyazettin, Esasettin, Fecrettin, Efdalettin, Reşadettin, Felahattin, Kamerettin, Niyazettin, Behçettin, Esirettin, Recaettin, Ayettin, Rahmettin, Baasettin, İbadettin, Ferecettin, Mazharettin, İrfanettin, Delalettin, Ataettin, Merhamettin, İmanettin, Fuattin, Cezaettin, Beşarettin, Ekmelettin, Münirettin, Nibraseddin, Kıvamettin, Ecmelettin
Hop diyeceksiniz, bunlar medeniyet değil din, abarttın bu sefer Sevan. Hem pis Araplar...
Abarttım mı gerçekten? Biraz zorladım belki, ama abarttığımı sanmıyorum. Düşününce hak vereceğinizden eminim.
Bir kere din ve medeniyet aynı kökten kelimeler, bağlantı dolaylı olsa da her ikisinin çekirdeği DYN. Oradan başlayalım.
Medeniyet ne demek? Daha önce bir yazıda değinmiştim, Avrupalıların 18. yy’da keşfettiği bir kavram, civilisation. Egemenliğinden ve üstünlüğünden emin olan bir kültürün, kendisini farklı kılan özellikleri tanımlamak için kullandığı bir sözcük. Şehirliyi köylüden, yerleşik düzene sahip olanı vahşiden, barbardan ve Kızılderili kabilesinden ayıran ‘şey’. Her şeyden önce bir network ima eder: Biz, medeniler, birbirimizi tanırız. Ortak inançlarımız ve ortak mitlerimiz vardır. Ortak eğitimimiz sayesinde birbirimizin dilinden anlarız. Yasa fikrini içerir: Yerleşik, iyiliğine güvendiğimiz yasalarımız vardır. O sayede birbirimizle — az çok — barış içinde yaşarız; barbarlar gibi durmadan kavga etmeyiz. Yazılı bir kültüre işaret eder: Yazı olmasa, kütüphaneler dolusu kitaplarımız olmasa, geniş bir sahada ortak değerlerde anlaşamayız, o değerleri dünyaya hakim kılamayız. Bir güzellik vizyonu içerir: Medeni olduğumuz için parlak sanatçılarımız, sanat eserlerimiz vardır; onlarla yaşamımıza anlam ve değer katarız. Onlar sayesinde cömertiz: Hayatımız hayvanca bir kör döğüşünden ve çıkar kavgasından ibaret değildir.
+Ettin’li isimlerin İslam dünyasında 11. yüzyılda — tam olarak 1014-1015’te — belirdiğine, 12.-13. yy’da salgın gibi yayıldığına geçenlerde bir yazıda değindim. İslam’ın parlak çağıdır. İspanya’dan Çin sınırına dek ‘şehirli’ yaşamın neredeyse tümü, dünya ticaretinin ezici bir büyüklüğü İslam’ın emrindedir. Ufak tefek farklarla hepsi ortak bir hukuk sistemine tabidir; hepsi aynı dili anlar. Bilim onlardadır; sanat, mizah, rafine erotizm onlardadır. Kütüphanelerinin zenginliği dillere destandır. İmparatorluk yıkılmıştır gerçi; birleşik bir devlet hayali de 10. yy sonlarına doğru tarihe karışır. O yüzden, tekil devletlerin ötesinde, medeni dünyayı barbarlardan, Afrika ve Asya’nın ve Slavistan’ın vahşi kabilelerinden ayıran ‘şeye’ bir ad bulmak gerekir. O şeyin adı dindir. Dinli unvanlar da tam o günlerde tedavüle girer.
Kullanılan nitelemelere dikkat edin. Din/medeniyet ‘ışık’tır (oysa barbar dünyası karanlıktır). Barıştır, erdemdir, iyiliktir, adalettir (çünkü ortak bir hukuk ve ahlak zeminine sahiptir). Onurdur (çünkü barbarlar gibi kör döğüşü dünyasında yaşamaz, manevi cömertliği tanır). İnsanı yüceltir, yol gösterir. Egemendir. Egemenliği korumak için doğal olarak bazen savaşmak, keskin kılıç kullanmak gerekir; zafer bizimdir. Fakat zafer, hilm ve merhametle terbiye edilmelidir.
Bunları kastetmişler. 18. yüzyılın Avrupa Aydınlanmasın ayırt edici karakteri olan düzen karşıtlığını paylaşmamışlar gerçi. Ama şu isimlere yansıyan ‘uygar insan’ vizyonunun Montesquieu veya Spinoza’nınkinden farkını söyleyebilir misiniz?
Eskimişti tabii. İslam dünyasının çöküşüyle birlikte o medeniyet vizyonu kurudu, büzüştü, birtakım atadan kalma gelenek ve mitlerin her ne pahasına olursa olsun savunulması düzeyine indirgendi. 20. yüzyıl başına gelindiğinde yukarıda saydığımız adların anlamını hatırlayan kalmamıştı. Sözlüğe bakıp çözenler dahi, tıpkı sizin demin yaptığınız gibi, miadı dolmuş bir zihniyetin hurafe ve saplantılarından fazlasını görmeme eğilimindeydi.
Yenilenme gerekiyordu. Ama ‘yeni’ diye dayatılan şey erk, erkeklik, savaş, kan, soy, ırk, tolga, Türklük, Atilla, Cengiz, Timur mu olmalıydı?