Cinsel taciz nasıl cezalandırılmalı
Pazar Sohbeti
13 Aralık 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Medyanın gündemindeki cinsel taciz olayları hakkında neler söylersiniz?
Bu konuda çağdaş kalabalıklarla aynı düşünmüyorum. Evet, bir sürü terbiyesiz adam var dünyada. Kendilerinden zayıf durumda olan genç kadınları ve hatta erkekleri, güçlerini veya cerbezelerini veya mevkilerini kullanarak duygusal girdaplara mahkum eden, onları rahatsız eden, onların psikolojik olarak altından kalkamayacakları ya da en azından bir süre altından kalkamayacakları sıkıntılara maruz bırakan insanlar var.
Bu sıkıntıların temelindeki ana neden toplumdaki iğrenç ahlak anlayışıdır. Vah vah vah, kutusunu açtılar kızımızın! Namusu gitti beş paralık oldu, eyvah! Temeldeki düşünce budur. O kadar şiddetli bir psikolojik baskı var ki genç kadınların bedensel özgürlüklerini kontrol altına almak için, bu yasağı bir şekilde delen veya genç kızları bu konuda teşvik edenler, büyük bir suç işlemişçisine toplum tarafından lanetleniyor.
Klasik mahalle ahlakıdır, hani Karagöz oyunlarında ya da Hüseyin Rahmi romanlarında, muhtar, bekçi ve mahalleli güruh halinde gider fuhuş yapanları basar. O zihniyetin bire bir devamıdır hadise. Aynı psikolojidir, aynı anlayıştır. Genç kız tabii ne yapsın, korkuya kapılıyor. Linç güruhuna katılıp adamı suçlamayı daha kolay buluyor. Babasından, abisinden dayak yemek yerine onlarla bir olup adamı dövmek daha akıllı bir tercih, değil mi? Bir iki ağlarsın, travmam şey oldu diye piskolog ablanın söylediği lafları tekrarlarsın, ‘getti genç kızlık hayallerim, gettiii’, diye biraz dövünürsün. Çıktın mı temize?
Bir gerçek var tabii. İnsanlar, özellikle kadınlar, erkeklerin serseriliğinden zarar görüyor. Bu bir gerçek. Yalnız bu noktada sorulması gereken iki soru var. Birincisi, bu zararın boyutu nedir? Sahiden, ne kadar zarar görüyorlar? İkincisi, bu zararın asıl müsebbibi erkeklerin ve onlara kanan genç kızların davranışları mıdır, yoksa toplumdaki iğrenç, yobaz ahlak anlayışı mıdır? Bunları tartışmak lazım.
Bunlar bir yana, linç suçunun bizatihi toplumdaki en zararlı, en korkunç suçlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bireysel olarak gayet aklı başında, gayet makul, gayet mülayim olan, kimseye zarar vermeyecek olan insanlar, linç güruhu oluşturulduğunda kudurmuş köpekler gibi her türlü suçu isteyebilirler. İnsanları ezerler, yok ederler, katliam yaparlar, soykırım yaparlar. Yaparlar. Çünkü insanlar o güruha katıldığında — herkes bir ağızdan havlıyor, ben de havlayayım dediğinde — sonuç 6-7 Eylül olaylarıdır. Toplu panik ve toplu saldırı psikolojisi, insanoğlunun en korkunç içgüdüsüdür. Bunun her koşulda önlenmesi lazım. Kesinlikle cezalandırılması lazım. Çünkü bunun tehlikesi, milyonlarca yıldan beri tüm insanlığın ve tüm memeli hayvanların yaşamının temel bir gerçeği olan, kadın-erkek ilişkilerindeki dengesizliklerden ve tuhaflıklardan çok daha ciddidir.
Kadın-erkek ilişkilerinde birtakım asimetriler var. Erkeklerin psikolojik yapısıyla, kadınlarınki farklı. Bir toplum bu asimetriyi ne kadar zapturapt altına almaya çalışırsa çalışsın, bir yerlerden patlak verir. Özellikle iktidar sahibi olan erkekler, yani hoca, profesör, yazar, devlet adamı, iş adamı, mafya babası, büyük adam konumunda olanlar açısından mesele daha ciddidir. Sonuçta bütün erkekler aynı bokun soyudur. Kimi daha cesurdur, kimi daha az cesurdur. Bütün erkeklerde, otorite, iktidar, itibar, toplumsal statü falanın altında esasen yabani bir oğlan çocuğu yatar. Ve cinsel arzular insan hayatının en kontrol edilemez, en güçlü, en vahşi güdüleridir. Herkeste olan bir şey bu. İktidara kavuşunca bu güdüler şahlanır. Etrafında binlerce güzel kız pervane olmaya başlar, hocam, hocam, hocam beni de gör diyerek. Bu durumun sonuçlarının yasayla, cezayla, eğitimle aşılabileceğini sananlar hayal görüyorlar bence.
Netflix’te yeni bir belgesel var Dominique Strauss-Kahn’a ilişkin. Strauss-Kahn muazzam karizmatik bir siyasetçi, yakışıklı, zengin. IMF başkanı olacağına kesin gözüyle bakılıyordu 2011’de. Ne var ki, kadınlara karşı bir zaafı vardı. Bunu kullandılar siyasi rakipleri. Öyle bir oyuna getirildi ki, 24 saat içinde adam bitti, tükendi, silindi, hayatı kaydı. Korkunç bir acımasızlıkla yok ettiler. Suçlama konusu olan iddia tamamen yalandı. Fakat geride adamın çok fazla yamuğu vardı. Sen sürekli olarak cinsel edebin sınırlarını zorlamışsan, bir noktada yapmadığın bir şeyden dolayı da öyle bir suçlanırsın ki feleğin şaşar.
Hasan Ali Toptaş meselesine de değin abi ya...
E değindim değil mi? Hasan Ali Toptaş olayı bu olay. Adam zamparalık yapmış, yüzüne gözüne bulaştırmış. Bundan dolayı bazı genç kadınlar duygusal bir girdap yaşamış olabilirler mi? Eminim yaşamışlardır. Aşağılanan bir kadının öfkesinden korkunç bir şey cehennemde yoktur demiş Shakespeare. Hell hath no fury like a woman scorned. Bu oyunu oynarsan sonuçlarına da katlanırsın.
Kadınların gördükleri psikolojik zarar dünyadaki en korkunç, en eşsiz, bütün insanlığın seferber olmasını gerektiren bir psikolojik zarar mıdır? Yemeyin beni Allah aşkına! Hayatımız psikolojik zararlarla dolu. Fakir olsan yiyeceğin psikolojik hasarlara, Kürt olsan uğrayacağın psikolojik zararlara, eşcinsel olsan maruz kalacağın psikolojik yaralara kıyasla, güzel bir kadın olduğun için adamın biri ‘seni seviyorum bebeğim’ deyip allem ve kallemle seni yatağa atmışsa uğrayacağın psikolojik zarar, kusura bakmayın, ölümcül bir zarar değildir. “Seni seviyorum” deyip bir yerlerini ellemişse uğrayacağın zarar da alemleri dehşete düşürecek zararlardan değildir.
Cezalandırılması gerekir mi? Bazı koşullarda evet cezalandırılması gerekir. Bir insana zarar veriyorsan bunun bedelini ödemelisin. Ama ölçü var, izan var. Ve her şeyden önemlisi şu gerçeği unutmamak lazım. Cinsel ahlaktaki dehşet verici ikiyüzlülük olmasa ne o kadın o kadar zarar görecek, belki hastir deyip adamı kovacak, bir tane tokat atacak, çekip gidecek, ne de değerli sayılabilecek bir edebiyatçı silinip gidecek. Esas itibariyle cinsel yobazlığın doğurduğu bir kriz var ortada.
Bilgi notu: Beğenilen bir romancı olan Hasan Ali Toptaş Aralık 2020’de, çeşitli tarihlerde kendisiyle ilişkide bulunan ya da cinsel girişimlerine maruz kalan yirmi genç kadın tarafından tacizle suçlanmıştı. Bu olaydan sonra Toptaş’ın ödülleri geri alındı, kitapları piyasadan kaldırıldı, film projeleri iptal edildi.