Çanakkale niye geçilemedi
Pazar Sohbeti
14 Kasım 2021
0:00
0:00

metin

Çanakkale, Deniz ve Kara Savaşı zaferinde en önemli etken İngilizlerin yanlış çıkarma planları mı yoksa Türk-Alman subaylarının başarısı mıdır sizce?
Birinci faktör, tabii, sürprizin yokluğudur. Bekleniyordu Çanakkale Boğazını geçmeye yönelik bir İngiliz veya müttefik teşebbüsü. Almanlar, çağın en mükemmel, en teknik, en modern, en güçlü savunma tertibatını kurdular. Boğazın her iki kıyısını güçlü istihkamlarla donattılar. Boğazı mayınladılar. Son model mayınları ve mayın döşeme tekniklerini kullandılar. Herhangi bir donanmanın o boğazdan geçmesi çok zordu. Şimdi kutladığımız 18 Mart başarısı, tamamiyle Alman istihkamının İngiliz-Fransız donanmasına karşı başarısıdır. 18 Mart hadisesinde Türk ordusunun ciddi bir katkısı yok. Yardımcı bir kuvvet, destek rolü var. İstihkamlar Almanlar tarafından tasarlanmış, teşkilatlandırılmış, donatılmış. Komutanı Alman. Geçmeye teşebbüs eden gemileri çağdaş teknolojinin en son ürünü olan toplarla amansız bir top ateşine tuttular iki taraftan. Arda arda gemileri batırdılar. Boğaz mayınlı olduğu için kaçarak manevra yapmaya çalışan gemiler mayına çarparak battı. Ve bir gün çatıştıktan sonra vazgeçtiler, geri çekildiler. Alman teknolojisinin ve Alman askeri hazırlığının zaferidir Çanakkale Deniz Savaşı.
Bu yenilgiden sonra müttefikler kara çıkartması yapmaya karar verdiler. 25 Nisan’da bir dizi noktaya çıkartma yaparak Gelibolu Yarımadası’nı ele geçirmeye çalıştılar. Neden? İstihkamları susturmak için. Gelibolu üzerinden İstanbul’a yürümek değildi amaç, Boğazın bir veya iki yakasını ele geçirip gemileri sağ salim Marmara Denizine sokmaktı. İngilizlerin yazdığı savaş tarihlerinde genellikle zamanlama hatası vurgulanır. İngiliz hükümeti ve silahlı kuvvetleri arasındaki fikir ayrılıklarından dolayı çıkartma ordusunun Gelibolu’ya sevki gecikti. 18 Mart’ın hemen peşinden bir çıkartma yapsalar Osmanlı tarafının belki şansı olmazdı. Fakat beş hafta geciktiler. Gelibolu projesi, Donanma Bakanı olan Winston Churchill’in fikriydi. Kara Kuvvetleri Komutanı olan Kitchener ise bu girişime karşıydı. Batı cephesinden, yani savaşın asıl konusu olan Almanya cephesinden asker göndermeyi reddetti. Dünyanın öbür ucundaki Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker sevkedilmesini beklediler. O sürede Türk ordusu, yine bir Alman olan Liman von Sanders’in komutasında yığınak yaptı Gelibolu Yarımadasına. Oraya yığılan Türk birlikleri, İngilizleri ve bütün dünyayı şaşırtan bir enerjiyle, müthiş bir performans göstererek Çanakkale Geçilmez destanını yazdılar.
Yani savaşın iki kademesi var. Önce Almanların istihkam savaşı, donanmayı geçirmediler. Bunun üzerine İngilizler asker çıkartmak zorunda kaldılar. Geciktiler, bir dizi hata yaptılar ve karşılarında ummadıkları kadar cesur, ummadıkları kadar kararlı bir direniş buldular.
Türk tarafı yarın yokmuş gibi savaştı. Bütün bir kuşağı kurban edebiliriz, yeter ki bunlar geçmesinler anlayışıyla direndi. Sonuçta Türkiye Birinci Dünya Savaşı’nı Çanakkale’de kazandı ve Çanakkale’de kaybetti. Çünkü, önce Sarıkamış felaketi, peşinden Çanakkale’de verdiği korkunç zayiatın sonucunda 1915 sonuna gelindiğinde Osmanlı’nın elinde işe yarar bir askeri varlık kalmamıştı. Bir kuşak genç erkek Sarıkamış ve Çanakkale’de tüketildi. Geriye acemi asker kaldı. Sayıca az, donanımları eksik ve yetersiz güç kaldı. 1915’ten sonra Türkiye’nin elinde artık savaşta bir başarı gösterme şansı kalmadı 1915’den sonra. Buna karşılık İngiliz-Fransız ittifakı da, 1915’ten sonra Osmanlı’yı devre dışı bırakmak için uzun süre ikinci bir hamle yapmadı. hem kaybetti hem kazandı dedim. Buna karşılık İngiliz ve Fransız müttefik güçleri de 1918’e kadar, 1918’ün Eylül ayına kadar bir daha ciddi bir teşebbüste bulunmadılar Osmanlı cephesini çökertmek için. Sonraki iki yıl durgun geçti. Ta ki 1918’de üç cephede büyük saldırıya geçtiler. Bir yandan Bulgaristan’ı çökerttiler. Bulgaristan çökünce İstanbul’u savunma imkanı kalmadı. Bir yandan Suriye cephesini çökerttiler, bir yandan Irak cephesini Bağdat hattından itibaren kırdılar ve ileri geçtiler. 1918 Eylülünde üç cepheden saldırıya geçerek bir-bir buçuk ayda Osmanlı’yı bitirdiler.