Cami neden camii
Pazar Sohbeti
6 Haziran 2021
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Neden Hacı Hüseyin Camii diyoruz, yoksa Camisi mi demeliyiz? Şunu Bilal’e anlatır gibi bir anlatsanız.
Bu konuda Elifin Öküzü’nde olsun, Kelimebaz yazılarında olsun birkaç defa derdimi anlatmaya çalışmıştım. Bir daha deneyelim.
Bu problem Arapçadan Türkçe’ye gelen kelimelerde karşımıza çıkar. Arapçada ayn diye bir ses var. Alelade bir ünsüz, yani bir konsonant. Türkçede karşılığı olmayan bir ses, Türkçede telaffuzu bile imkansız olan bir ses. Böyle gırtlağın derininden çıkan cırt diye bir ses. Türkiye’de sadece en güneydoğuda, Mardin, Urfa civarında bu ses düzenli olarak telaffuz edilir. Onun dışındaki Türkçeden, özellikle İstanbul Türkçesinden tamamen kalkmıştır ve sadece bir stop olarak telaffuz edilir. Saat derken, aslında o iki a arasında başka bir ses olması gerekiyor: Saˁat! Fakat modern İstanbul Türkçesinde sa at diyoruz. Araya bir stop koymakla yetiniyoruz. İki tane a arasında, böyle, tık tık kapatıyoruz ses aygıtını, tekrar a diyoruz.
Ayn sesi Türkçeden kaybolmuş. Fakat, geleneksel, kültürlü Türkçede bu ünsüzün gölgesi, telaffuzda ve yazımda korunmuş. Bayi dediğimiz zaman, onun arkasında bir tane ayn var. Bayiˁi o yüzden. Arada sanki bir yumuşak g varmış gibi düşünün, bayiğ gibi düşün o kelimeyi. O zaman ne olur? Bayiğ, bayiği. Câmiğ, câmiği. İçtimağ, içtimağı. İrticağ, irticağı. Menbağ, menbağı. Merciğ, merciği. Mevkiğ, mevkiği. Mısrağ, mısrağı. Rücu etmekten rücuğu. Şüyu nedir biliyorsunuz, izâle-i şüyu var hukukta, bir de şüyu demek dağılma ve yayılma demek. Şüyu-u, vuku-undan beter denir. Tevazu, tevazu-u. Zayi olmaktaki, kaybetmekteki zayi, zayii. Ziya kelimesi ise ilginç, Türkçe’de iki tane ziya var. Bir kayıp anlamında ziya var. Yani ‘pasomun ziya-ından yenisini çıkarmam gerektiği’ gibi ziya-ı, bir de ışın anlamına gelen ziya var, o ise ziyası olur.
Özetle bazı Arapça kelimelerin arkasında bir görünmez harf var. O görünmez harf Türkçede, geleneksel yüksek kültür Türkçesinde bir ünsüz olarak davranır ve sanki orada bir ünsüz varmış gibi telaffuz edilir. Buna karşılık o ünsüzü içermeyen kelimeler, mesela, beka var şimdi son zamanlarda moda olan. Devletin bekası, belası, binası, cezası, cilası, duası gibi. Bunlar normal ünlüyle biten kelimeler. O yüzden Türkçe genel kurala göre araya bir s harfi alırlar ünlü ile başlayan bir ek aldıkları zaman.
İki kelimede sık yanlış yapıldığını görüyorum. Bir inşa, inşaı olmaz, inşası olur. Çünkü orada ayın yok. Menşe, menşei olmaz. TRT bile bir ara bu hatayı yapıyordu. Şimdi hala öyle midir bilmiyorum. Böyle ziyada, demin dediğim gibi bir kayıp anlamında ziya, ziyaı, ışık anlamında ziya, ziyası.
Bunlar dilin küçük, ama önemli sırlarıdır. Dil milyonlarca ve milyonlarca böyle sırlarla doludur. Bu sırları bilen ve kullananlar toplumda uzunca bir süre ‘ooo kültürlü adam’ muamelesi görürler, sonra değişir bu kurallar zaman içinde erir gider. Bir süre bu kuralları düzgün bir şekilde kullananlara ‘ooo kültürlü adam’ derken bir süre sonra ‘amca ihtiyardır kusura bakmayın’ demeye başlarlar. Sonra aradan bir iki kuşak geçtikten sonra tamamıyla kaçıklık kabul edilmeye başlar. Aynı kural.
Dilim normları tahmin edemeyeceğiniz kadar hızlı evrilir. Ben, beni öldürseniz camisi diyemem. Çünkü öyle öğrenmişim. Camii diye söylerim kelimeyi. Ama benim çocuklarımın kuşağı bunun önemli bir fark olmadığını düşünüyorlar. Her şeye rağmen o farkı bilen ve kullananlara bir saygı var, yani yaşlıdır ama güzel konuşuyor, aferin, tavrı var. Bir kuşak sonra eminim kaçık mertebesine indirgenecektir bu farkları kullananlar. İki kuşak sonra da büsbütün unutulacaktır ve insanlar, bir zamanlar biliyor musun dedemiz Aksaray Camii derdi, ne tuhaf değil mi, diyen birine hayretle bakacaklar.