Bronz Çağı medeniyetleri nasıl çöktü
Pazar Sohbeti
20 Eylül 2020
0:00
0:00

metin

Deniz halkları ve milattan önce 1177 de Bronz Çağı’nın çöküşü hakkındaki fikirleriniz nelerdir? Medeniyet çökmese neler olabilirdi?
İlginç bir konudur. O tarihte tam olarak ne olmuş çok da önemli değil. Şu açıdan ilginçtir, tarihin bir çizgide ilerlemediğini hatırlatmak açısından faydalı bir derstir. Milattan önce 1600’lerden 1200’e kadar olan dönemde bütün Doğu Akdeniz havzası, yani Mezopotamya, Suriye, Mısır, Anadolu ve Yunanistan büyük bir kalkınma dönemine, bir medeniyet dönemine girmiş. Yazılı kültür Mezopotamya ve Mısır’dan çıkıp Anadolu’ya, Girit’e uzanmış, Helen yarımadasına uzanmış. Anadolu’da olsun, Yunan ülkesinde olsun yazı yazmaya başlamışlar, kayıt tutmaya başlamışlar. Yazının doğal müttefiki olarak, madalyonun öbür yüzü olan, devletleşme olayını yaşamışlar. Surlarla çevrili, görkemli, güzel şehirler yapmaya başlamışlar. Uzun yollardan ticaret yapmaya başlamışlar. Afganistan’dan mücevher getirmişler Anadolu’ya. Kıbrıs’tan getirdikleri bakırla bronz eşyalar yapmaya başlamışlar. Taştan mabetler yapmışlar. Derken 1200 yılından kısa bir süre sonra bir felaket olmuş.
Çok fazla şey bilmiyoruz bu felaketin niteliği hakkında. Yalnız medeniyetin yıkımı ile sonuçlandığını biliyoruz. Aynı dönemde, aynı yıllarda gerek İbrani kaynaklarında, gerek Mısır kaynaklarında, gerek ölmeden önce Hitit devletinin son çığlıklarında, ipuçları halinde, batıdan gelen bir istiladan söz ediliyor. Deniz Halkları denilen vahşi bir güruh denizlerden kayıklarla gelmiş, Ortadoğu’yu yakıp yıkmış, Mısır’ı yenmiş, Anadolu’ya diz çöktürmüş. Kim bunlar? Pek fazla bilgimiz yok. Saldırdıkları yerlerin yerlilerinin bakış açısından, pek barbar ve kötü olduklarını öğreniyoruz. Başka da çok şey bilmiyoruz. Deniz Halklarının istilası medeniyet yıkımının sebebi miydi, sonucu muydu konusunda da literatürde tartışma var. Yıkımın boyutları konusunda da tartışma var.
Yalnız bildiğimiz şu var. Bu tarihten itibaren yaklaşık dört yüzyıl boyunca Yunan ülkesinden ve Anadolu’dan yazı kaybolmuş. Devletler yıkılmış. Mısır’da ve Mezopotamya’da hala bir şeyler devam etmiş. Gaziantep tarafında, Hatay tarafında, Maraş tarafında hala birtakım şehir devletleri az çok medeni bir yaşamı sürdürmüşler. Fakat onun dışında çok geniş bir alanda yazı unutulmuş.
Homeros’u mutlaka okudunuz, Eski Yunan destan şairi. Takriben milattan önce 800’lü yıllarda, yani karanlık çağın başlamasından 300-400 yıl sonra oluşmuş destanları. O öykülerde Bronz Çağının insanları, yani 1200’den önceki medeni çağın insanları birer dev, birer masal kahramanı olarak anlatılır. Homeros duymuş bir yerlerden, kalkanlarının üzerine birtakım büyülü simgelerle öyküler anlatırlardı bu insanlar diyor. Kendisi yazıyı tanımıyor, yazı görmemiş. Yazının nasıl bir şey olduğuna dair net bir fikir yok kafasında. Fakat dedelerinden ve destan şairlerinden duyduğu kadarıyla eskinin büyük insanları, bu insanüstü tanrısal kahramanları, sihirli simgelerle öyküler anlatma yeteneğine sahipmiş. Bu çok çarpıcı bir hadisedir. Bir medeniyet nasıl unutulur? Medeniyet beş on kuşak içinde nasıl bir uzak bir anı haline gelir, masal olur?
600 yıl boyunca taş bina yapılmamış Anadolu’da. O dönemden bugüne kalan mimari örneği yok elimizde. Ondan sonraki dönemde, yani milattan önce 600’den sonra yeniden taştan tapınaklar yapmaya başladıklarında görüyoruz, ahşap yapıyorlarmış daha önce, öyle ki ahşap taklidi taş binalarla yola çıkmışlar Likya’da, İyonya’da. Tahtadan derme çatma evlerde yaşamışlar 600 sene.
Ne sonuç çıkarıyoruz? Demek ki medeniyet hep ileriye gitmezmiş, hep birikmezmiş, bazen birikimler kaybedilebilirmiş. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra da öyledir. Özellikle Batı Avrupa’da birkaç yüz yıl boyunca medeniyet feci surette geriler. Toplam yazı üretimi. yüzde bir gibi bir seviyeye düşer. Toplam lüks eşya üretimi radikal bir şekilde düşer. Kaliteli seramik üretimi radikal bir şekilde düşer. Gemi trafiğinde, Akdeniz’deki batıklardan sayabiliyoruz bunu, yüzde doksanları bulan bir azalma olur.
Şansımız yoksa biz de göreceğiz gibi geliyor bana böyle bir şeyi. Oluyor tarihte bazen böyle şeyler. Ve şu anda geldiğimiz nokta adeta böyle. Tüm malzeme hazır bir araya gelmeleri bekleniyor gibi bir his beni bazen sarıyor.