Bizans süper güç müydü
Pazar Sohbeti
9 Mayıs 2022
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Bizans bir dönemin Roma İmparatorluğu gibi süper güç olmuş mudur? Yoksa dönem itibariyle kıyıda kalmış bir devlet miydi? Bilimden mi uzaklaştı ya da bürokrasi nedeniyle mi çöküşe doğru gitti acaba?
Bizans diye bir devlet yoktur biliyorsunuz. Bizans, Roma İmparatorluğudur. Roma İmparatorluğunun reforme edilmiş, başkenti İstanbul’a taşınmış olan çeşidine çok sonradan, 19. yüzyılda tarihçiler Bizans adını vermişlerdir. Aşağılayıcı bir nitelemedir. Aslı Roma İmparatorluğudur. Türk ve İslam tarihinde de Rum Diyarı diye geçer Bizans dediğimiz şey.
Altıncı yüzyıl ortalarına kadar dünyanın en güçlü, en şaşaalı, en zengin, en kültürlü, en çok yazı üreten, en çok nakit para üreten, en çok seramik üreten devletiydi. Altıncı yüzyıl ortalarıdır bunun dönüm noktası. O güne dek Eski Dünyanın en zengin kısmı olan Doğu Akdeniz havzasına tamamen hakim idiler. Batı Akdeniz’in de hemen hemen tüm kıyıları Bizans’a tabiydi. İtalya’yı, İspanya’yı birtakım Alman haydutlarına kaptırdılar gerçi, fakat teoride İtalya da, İspanya da, Bizans devletinin bir parçasıydı 6. yüzyıla veya daha sonrasına dek. Dönem dönem bu itibari egemenliği fiiliyata geçirmeyi denediler. Jüstinyen zamanında kısa bir süre İtalya’nın tümünü kontrol altına almayı başardılar. Tunus’ta, İspanya’nın batı sahillerinde borularını öttürdüler.
Bu egemenlik 6. yüzyıl ortalarında iflas etti. Bunun iki nedeni gösterilir. Birincisi kilise kurumunun fazlaca güçlenmesi ve devlete meydan okuyan, devletten bağımsız bir iktidar odağı haline gelmesi, daha önemlisi finansal açıdan devlet maliyesini boğacak şekilde mala, mülke ve gelirlere el koymasıdır. Devletin askeri varlığına bir katkısı olmayan bir kanser gibi büyümüştür kilise ve bilhassa manastır kurumu. Ülkenin entelektüel yaşamını da, ekonomik yaşamını da tıkamıştır.
İkincisi, bütün dünya 4. yüzyıl sonundan itibaren bir sarsıntıya girmiştir. İmparatorluğun etrafındaki ülkelerin hepsi bin türlü acayip kavmin istilasına uğramıştır — önce Germenler, peşinden Hunlar, peşinden Avarlar, Macarlar, peşinden Slavlar, Türkler, Afrika’dan gelenler. Bunlarla sürekli olarak savaşmak zorunda olan ordu ekonomik yıkımla karşılaşır. Devlet olarak tüm gelirini savunmaya harcasan ve sınırlarında arda arda gelen krizlerle başa çıkamazsan, sonunda iflas edersin. Nitekim Bizans devleti de 550’lere doğru iflas eder ve ondan sonra da bir daha kendine gelemez.
590’lardan sonra, önce Mavrikios, sonra Heraklios, mali krizin çözümünü İran’ı talan etmekte bulurlar. Fakat kırk yıl süren savaşların astarı yüzünden pahalıya gelir. Tam kazandık dedikleri noktada Arabistan’da İslam adında yeni bir hadise ortaya çıkar ve on yıl içinde Bizans’ın en zengin iki vilayetini yani Mısır’ı ve Suriye’yi ele geçirir. O noktadan sonra Bizans kronik bir gerileme halindedir. Muhafazakarlaşır, yaşam kıvılcımını kaybeder.
Uzun bir duraksama döneminden sonra 10. yüzyılda yeni bir büyüme hamlesine girer. Balkanlarda Slav kavimleri üzerinde egemenlik kurmayı başarır. Doğuda Malatya’dan başlayıp Erzurum’u, Malazgirt’i, küçük Ermeni krallıklarını, Van’ı, Kuzey Suriye’yi ele geçirir. Fakat birkaç yüzyıldan beri bu yerlerde oluşmuş olan çok parçalı feodal yapıya bir türlü hakim olamaz. İrili ufaklı yüzlerce Ermeni, Kürt, Arap, Gürcü, maceracı Rum derebeyi, kedilerden ordu kurmaya çalışan Rum Kayserini parmaklarının ucunda oynatırlar. 1040’lardan sonra doğu ufkundan Türk kuvveti belirince, hep beraber, aha fırsat budur diye o tarafa meylederler.