Ben neden men olur
Pazar Sohbeti
9 Ocak 2022
0:00
0:00

anahtar kelimeler

metin

Türkçe’nin çeşitli lehçelerindeki men ve ben dönüşümünün sebebi nedir acaba?
Türkçe’nin birçok varyantında, dalında diyelim, hem Orta Asya Türkçelerinde hem Türkiye Türkçesinin yakın kardeşi olan Azerice’de, sözcük başındaki orijinal B sesi eğer hece sonunda bir burunsul ses varsa, yani N veya M seslerinden biri varsa M’ye dönüşür. Ben yerine men denir. Burunsul demek, ağız yolunu N’deki gibi dilinle veya M’deki gibi dudağınla tamamen kapatıyorsun ve nefesi burnundan çıkarıyorsun demek. Ben yerine men dediğin zaman ilk ses ile son ses iki farklı mekanizmayla çıkacağına ikisi de buruna yönlendiriliyor, yani en azından bir boyutta benzeştiriliyor. Bu açıdan, bir tür progresif asimilasyon örneği sayılabilir. Yani arkadaki ses, öndekini kendine benzeştiriyor.
B’nin M’ye dönüştüğü bunun gibi bir düzineden fazla örnek var. Her birinde hece sonu sesi N veya M’dir. Bin rakamı ile Azerice min var. Bengü ile mengü var. Beyin ile meyin var. Beniz meniz, boncuk muncuk, boynuz muynuz, bunamak munamak. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut söz eder bu fenomenden.
Tüm dil ailelerinde sayısız örneği bulunan çatallaşmalardan, yani bir dilin demir yolu rayı gibi ikiye ayrılması hadiselerinden biridir. Niye böyle oluyor diye sormaya hacet yok. Dili oluşturan ses birimlerinin her birinin telaffuzu her toplumda kuşaktan kuşağa değişen modalara tabidir. Fransızca’da bir tarihte kelime başında kalın ünlüden önceki K sesi İç ve Doğu Anadolu ağızlarındaki gibi Kh’ye dönüşmüş. Karl yerine Kharl (Kürt yazısıyla Xarl) demeye başlamışlar. Sonra ondan da sıkılıp Kh’yı dilin ön tarafına aktarmışlar. Şarl diye telaffuz etmişler. Güncel Almanca’da aynı sürecin işlediğini görüyoruz. Aslı İK olan birinci tekil şahıs zamiri Yüksek Almanca’da İCH (/ikh/) halini almış. Günümüzde mesela Berlin’de gitgide artan bir oranda İŞ diye telaffuz ediliyor. Karadeniz’in bazı yerlerinde de kitap yerine çitap, köpek yerine çöpek diyorlar. Bir çeşit dil modası diyelim. Bunun teknik analizi üstüne tonlarca literatür vardır.
Ses üretme aygıtımız, dört veya beş boyutta ikili kontrastlar üzerine kuruludur. Dil önde mi, arkada mı? Dudak kapalı mı, açık mı? Patlayıcı mı sızıcı mı, yani T veya P’deki gibi aleti tam mı kapatıyorsun yoksa Th veya F gibi kısıp aradan hava mı sızdırıyorsun? Ötümsüz mü ötümlü mü, yani T veya K gibi sadece dil ile damak arasında patlama efekti mi yapıyorsun, yoksa D ve G’de olduğu gibi bunu yaparken boğazını öttürüyor musun? Bu kontrastların bazısı zaman içinde nötralize edilir veya tersine döner. Mesela bir sesi dil önde telaffuz ederken bir süre sonra biraz daha arkadan telaffuz etmek moda olur. Mesela Türkiye’de yirmi küsur senedir bütün genç kızlar, Ş sesini biraz daha önden söylemeyi seviyorlar. Bu yüzden /askım/ ile /aşkım/ arasındaki kontrast neredeyse duyulmaz oldu.
Neden böyle oldu? Hiç. Moda olduğu için. Yeni kuşağın farkını göstermek için oldu. Yırtık pantolonlar neden moda olduysa aynı sebeple oldu. İnsanlar annesi babası gibi giyinmek istemez, onlar gibi konuşamak da istemez. Kendi kuşağının farklılığını ortaya koymak ister. Bir moda çıkar, herkes onun peşinden koşar. Bir süre sonra, özellikle bir kültürel veya toplumsal kırılma varsa bu telaffuz inovasyonları o dilin bir branşını diğer branşından ayıran belirteç haline gelir.