Bazı diller daha mı zengin
Pazar Sohbeti
11 Haziran 2023
0:00
0:00

metin

Gramer bakımından ifade gücü yüksek yahut düşük diller var mıdır? Yoksa hepsi için eşittir diyebilir miyiz?
Gramer bakımından ifade gücü yüksek yahut düşük diller olduğuna ben inanmıyorum. Dillerin temel yapıları, sentaks yapıları ve morfoloji yani kelime türetme sistemleri her dilde insan zekasının izin verdiği tüm işlevleri yerine getirecek yetkinliktedir. Yanılmıyorsam Leibniz idi, 17. yüzyıl sonlarında, Çincenin hece ve ideogram yapısıyla ilk kez tanışıp, “lan bu dilde bizim gibi felsefe yapılamaz” diye hayret eden. Fakat yapılabildi. Batı felsefesinin bütün eserlerini Çinceye çevirdiler. Çatır çatır da okuyorlar.
Yazı diline zenginliğini veren şey bence yapı değildir, müktesebattır. Dil işlendikçe büyür, çok karmaşık konuları rahatça işleyecek kıvraklığa kavuşur. Bunda asıl belirleyici olan şey kelime hazinesi, daha doğrusu ifade hazinesi. İfade hazinesi derken kelimeden biraz daha geniş bir şey, çeşitli karmaşık ve rafine kavramları ifade etmekte kullanılan kalıplar, deyimler, argüman kalıpları, ifade tavırları. Uzun zamandan beri, kuşaklardan beri çok miktarda yazı üretmiş olan bir dil bunlara alışık bir dildir. Daha da karmaşık kavramları, daha da yeni kavramları, daha da alışılmamış kavramları ifade etmek için bir alet bagajına sahiptir. Elinde araçlar vardır. Ne kadar çok üretmişse o kadar daha çok üretebilir.
Bir dilde yayınlanmış olan yazı hacmiyle ifade spektrumunun zenginliği ve derinliği arasında bire bir ilişki var. Bir dilde ne kadar çok yazı yazılmışsa, o dil o kadar karmaşık ve zengin ifade olanaklarına sahip. Her yazı yazan, toplumun ortak ifade dağarcığına bir şeyler katar. Her okuduğun kitaptan, her okuduğun rapordan, her okuduğun şiirden dil ustalıkları öğrenirsin, dil becerileri öğrenirsin.
Gramer, dilin daha alt bir tabakası. İnsan beyninin yapısından türeyen bir şey. Bunun üzerine inşa edilenlerdir, dilleri birbirinden farklı yapan. O yüzden Türkçe cümle yapısından dolayı diğer dillerden daha zengindir, daha fakirdir, bunların hepsi hikaye. Temel insan sorunları ve ifadeleri konusunda Türkçede herhangi bir başka dilde ifade edebileceğin kadar ve onlar kadar mükemmel bir şekilde her şeyi ifade edebilirsin. Bengalceden yahut da Estoncadan yahut da Yunancadan bir farkı yok bu açıdan. Onun bir üst kademesine çıktığın zaman, mesela felsefe yazmaya çalıştığın zaman, yahut astronomi yahut uçak mühendisliği veya feodal arazi hukuku gibi başka uzmanlık sahalarında yazmaya başladığın zaman dilin yapısı değil, dilin geleneği, dilin işlenmişliği belirleyici olmaya başlıyor. Bazı şeyleri hiçbir şekilde ifade edemiyorsun. Kant’ı ve Hegel’i Türkçeye çevirdiğini iddia edenleri ben pek ciddiye alamıyorum. Çevirdiğiniz şey ancak bir tür cambazlık gibi bir şey olur, sirk gösterisi gibi bir şey olur. İfade edemezsiniz orada söylenenleri. Çünkü öyle bir gelenek yok. Dilin elinde o aletler yok.