Batıda neden aşiret yok
Pazar Sohbeti
28 Ocak 2024
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Anadolu’nun batısında neden aşiret yok? Osmanlı’da etnik Türkler nasıl örgütleniyorlardı? Dayanakları neydi?
Aşiret yok diyemezsiniz, Türkmen ve Yörük aşiretleri ya da aşiretimsi yapılanmalar hep vardı Batı Anadolu kırsalında. 20. yüzyıla kadar da korudular o yapıları. Fakat doğuyla kıyaslanmayacak ölçüde zayıf bir yapılanmaydı ve marjinaldi. Batı nüfusunun büyük kısmını oluşturan köylü halk, tarımla uğraşan halk, genellikle aşiret yapıları içinde değildi. Genellikle konar göçerler, hayvancılıkla uğraşanlar aşiret yapılarına sahipti. Doğuda ise durum farklıydı. Doğuda ve Arap illerinde modern çağın çok büyük bir kısmında, beylikler ve onların müttefiki olan aşiretler baş rolü oynadı toplumsal yaşamda.
Sınır hattı Fırat’tır. Fırat’ın doğusu başka bir yapıda, batısı başka bir yapıda. Sebebi basittir. Aşiret yapılanması bir tür proto-devlet yapılanmasıdır. İşlevleri bir devletin işlevleridir. İki tane işlevi vardır devletin: Bir, haraç almak, iki, korumak. Özünde mafya mantığıdır. Şu bölgedeki ahali bana haraç verecek, haraç vermeyen belasını bulur. Karşılığında da birisi onlara saldırdığında, hop biz varken sen ne yapıyorsun bakayım diyerek araya girerim, adaleti sağlarım. Aşiret mantığı da aynısıdır. Aşiret, merkezi devletin zayıf olduğu yerlerde palazlanır. Merkezi bir bürokrasi, profesyonel bir yönetici sınıfı ülkeye hakim değilse, haracı onlar almıyorsa, aşiretler yerden püskürür gibi, mantar gibi biter ortalıkta. Bütün dünyada hep böyle olmuş. İngiltere’de aşiret yok, İskoçya’da var. Çünkü uzak. Fransa’da aşiret yok, Korsika’da var. Çünkü uzak. Çünkü devlet otoritesi zayıf.
Devlet otoritesinin güçlü olması ne demek? Devlet kendi kadrosunu kurar. Direkt olarak devletten maaş alan memurları yetiştirir. Vergiyi onlar aracılığıyla toplar. Haracı toplayan kişilerin bu haraç üzerinde mülkiyet hakkı yoktur. Bir eliyle alıp öbür eliyle merkezi devlete iletir. Ve iletmediği takdirde cezalandırılır. Türkiye’nin batı kısmında çok eski zamandan beri, İslam öncesinden beri, Bizans zamanından beri bir bürokratik, merkezi yönetim düzeni kurulmuştu. Osmanlı Bizans’ın alışkanlıklarını, geleneklerini, halkını devraldı. Fırat’ın batısında devletin borusu ötüyordu. Doğusunda ise devletin kadroları yoktu. Yönetici elemanları yoktu. Bizans döneminden beri değişmeyen bir yöntemi benimsediler, belli başlı iki üç şehre, Erzurum’a, Diyarbakır’a, Van’a birer paşa gönderdiler. Yanında bir de orduları vardı bunların. Merkezin genel kontrolünü sağladılar. Yani herhangi bir beyin yahut herhangi bir aşiretin fazla zıplamasının önüne geçtiler. Problem çıkardıklarında hop bakalım ne oluyor dediler. Fakat bilfiil yönetmedi bu paşalar. Çünkü haraç toplayabilecek durumda değildiler. Haracı devlet memuru olmayan kişiler aldı. Babadan oğula kale sahibi olan, kaleye sığınmış olan, dolayısıyla kolay kolay tutuklayıp boyun eğdiremeyeceğin sancak beyleri haracı topladı. Bunun için gerekirse çatır çatır savaştı, merkeze de hediye gönderdi yahut haraçtan bir pay verdi.
Milli aşiretinin oluşumu, Reşvan Federasyonu’nun kuruluşu, çeşitli Kürt aşiret yapılarının ortaya çıkışı hep birbirinin neredeyse tıpkısının aynısı olan hikayelerdir. Cesur ve karizmatik bir adam çıkar, etrafına bir çete toplar. Çete yaparken etnik bağlar, yani aile ve akrabalık bağları belli ölçüde önemlidir. Fakat sen sıfırdan bir iktidar kurmaya çalışıyorsan fazla incesine bakamazsın, sana sadık olabilecek kim varsa toplarsın etrafına. Kürt müymüş, Türkmen miymiş, Arap mıymış diye bakmazsın çünkü sana sadık adam lazım. Elbette öncelikle kendi akrabalarına güvenirsin. Fakat onun dışında komşu vadinin derebeyi de seninle iş birliği yapmaya hazırsa onu da alırsın sistemin içine. Halkın dini duygularını gözetmek uğruna Arap seyitleri de alırsın, silah temini için Ermeni demircileri de alırsın, onlara da bir paye verirsin, kız alıp vererek onlarla akraba olursun. Böylece bir federasyon kurarsın, belli bir bölgeye çökersin. Beyler yahut paşalar gelip seni oradan sökmeye çalışırlar. Bir çatışırsın, iki çatışırsın, sonra namın yürür. Kurduğun federasyonun şemsiyesi altında örgütlenenler, ondan sonra 500 sene boyunca Falanca Beyin Aşireti diye anılırlar. Devletin zayıflığının bir eseridir aşiret yapılanması.
Bundan istiyorsanız çok radikal ve şaşırtıcı sonuçlar da çıkarabiliriz. Bu Fırat eksenindeki bölünme, Türkiye adı verilen ülkenin çok kadim bir kültürel ayrım hattıdır. Batıda Bizans vardı. Doğuda ise çok uzakta bulunan İran’ın etkisi hissedilmişti MÖ 500’lerden itibaren, fakat fiiliyatta bugünkü Türkiye’nin doğusu çeşitli Ermeni, Gürcü, Kürt ve Arap unsurlar tarafından kaotik ve anarşik bir şekilde yönetilmekteydi. Merkezi otoriteye tabi değildi. Kendi göbeğini kendi kesen adamlardı. Kendi siyasi örgütlenmelerini kendileri oluşturuyorlardı. Memurlara boyun eğmiyorlardı.
Sizce bu ülkede, uzun vadede bir demokratik kültür yeşerecekse, bunun kaynağı batıda mı olur, doğuda mı olur? Bir düşünün bunu.
Ben doğuda olur diye düşünüyorum. Batı Türkiye’nin halkı demokratik yönetime müsait değildir. Pısırıktırlar çünkü. Boyun eğerler. İki bin senedir boyun eğmişler. Doğulular boyun eğmemiş.
Devlet açısından bu çok tehlikeli bir şeydir. Patlayıcı maddedir. Boyun eğmeyen insanlar kavga çıkarırlar. Kavga çıkarınca ortalık karışır, sonucun da ne olacağı belli olmaz. Ama Türkiye’de özgür ruhlu insan arayacaksanız Fırat’ın doğusuna gidin derim.
Batısından çıkmaz.