Batı kültürü neden tıkandı
Pazar Sohbeti
12 Haziran 2022
0:00
0:00

metin

Batı kültürünün 20. yüzyılın sonlarından itibaren tıkanmasının sebebi kibir midir? Zenginliğin getirdiği rehavet midir?
Kibir değildir, zannetmiyorum. Çünkü Batı’nın kibrinin ve üstünlük kompleksinin en şiddetle tezahür ettiği çağlar 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadardır. ‘Biz çok çok üstünüz, tarihte bizden üstün kimse yok’ duygusunu Rönesans çağında kuvvetle hissedersiniz. 19. yüzyılın ikinci yarısında, 20. yüzyılın başında, Birinci Dünya Savaşı’na giden dönemde çok kuvvetle hissedersiniz. Buna kıyasla günümüzde, Batı’nın demeyelim de Avrupa’nın diyelim, kibir gösterisi o kadar kuvvetli değildir. Daha ikirciklidir, kuşku ve özür dileme vardır içinde.
Peki değişen nedir? Şunları ben görüyorum. Birincisi, Avrupa’yı yüzyıllar boyunca üstün kılan, insanlığın pek çok konuda öncüsü haline getiren egemen sınıfları, yani aristokrasiyi tasfiye ettiler İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra. Sosyal devlet dediler, ağır bir şekilde vergilendirdiler, veraset vergilerini yüzde doksanlara, yüzde yüzlere kadar çıkardılar. Çökerttiler Avrupa’nın eski yönetici sınıfını. Almancada “Gleichschaltung” deniyor bunun adına. Toplumu dümdüz ettiler, eşitlediler.
Ondan sonra tüm topluma üniversite eğitimi vermek gibi bir hedef güttüler. Yüksek eğitim almış olan fakat güç ve iktidar sahibi olmayan, iktidara kavuşma beklentisi de pek kısıtlı olan bir zümre yetiştirdiler. Bu zümrenin eğitimi bürokrasi eğitimi idi. Toplumu birtakım algoritmalarla daha iyi düzenleme sevdasına düştüler. Regülasyon cinnetine kapıldılar. Restoranlarda masalar arasındaki mesafe 90 santim mi 92 santim mi olmalı zihniyetini eğitimin temel konusu haline getirdiler. Esas aldıkları varsayımlar çerçevesinde muhtemelen olabildiğince doğruydu ulaştıkları kurallar. İşte, balıkçılık şu saatten şu saate kadar ve ancak balıkçılık kursunda C veya daha fazla dereceyi tutturmuş ruhsatlı balıkçılar tarafından yapılabilir, teknelerin boyu en az şu kadar ve en çok şu kadar metre olabilir. Atıyorum, restoranlarda çatal ve bıçakların ağırlığı şu kadar olmalıdır. Tabutlar şu şu malzemeden yapılabilir ve hiçbir koşulda ikinci kez kullanılamaz. Ve bunun gibi milyonlarca, milyarlarca bilgiçlik taslayan kural. İnsan yaşamını istatistiki veya idari modellere göre organize etmeye çalıştılar. Bunun sonucunda kıta, bir bürokratik kabusa mahkum edildi. Kusursuz olduğuna kendilerini inandırdıkları algoritmalara sıkışıp kaldı.
Eskiden gidip Hindistan’ı fethederken ruhsatın var mı, geminde yeterli sağlık hizmetleri ve yangın söndürme tertibatı var mı, tayfaların hangi tarifeden sigorta primi ödüyor diye kaygılanarak gitmediler Hindistan’a. Hindistan’a gittiler, yasalmış, değilmiş, kimin umurunda deyip yağmaladılar. Gasp ettiler. Korsanlık yaptılar. Ve bunun üzerine, bu macera ruhu ve fetih ruhu üzerine muazzam bir kültür kurdular. Sanatıyla, felsefesiyle, bilimiyle, yasalarıyla, eğitim kurumlarıyla son derece elitist, fakat aynı zamanda çok yaratıcı bir kültüre imza attılar. Bugün böyle şeyler yapmaya kalkarsan direktman hapse girersin. Çünkü bugünün dünya görüşü, bireye pay tanımayan bir dünya görüşüdür. Toplumun belirli yasaklar çerçevesinde düzenlenmesi, Avrupa kültürünün temel kaygısı ve yegane ilgi konusu haline geldi. Son 70 yılda ve özellikle son 20-30 yılda bu böyle oldu.
Bunların sonucu olarak bugün tükenmiş bir medeniyetle karşı karşıyayız.