Arapça İslam’dan önce zengin bir dil miydi
Pazar Sohbeti
28 Şubat 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Arapça, İslam’ın doğuşu esnasında kullanışlı ve zengin bir dil miydi yoksa sonradan mı zenginleşmiştir?
Şüphesiz ikincisi. Arapçanın İslam’ın doğuşu anındaki durumuna ilişkin çok fazla bilgimiz yok. Çünkü İslam’dan önceki dönemde Arapça’nın yazılı kaydı yok. Yazılı olmayınca da, birisine sorup öğrenemeyeceğize göre, bilmiyoruz.
Ne biliyoruz? Muallakat denilen yedi şairin şiirleri ki bunlar çok sonradan, yani İslam’ın gelişinden yüz elli iki yüz yıl sonra ancak yazıya geçirilmiştir. Fakat sözlü gelenekte İslam öncesine dayandıkları söylenir. Yüksek şiirselliği olan çok güzel, çok çarpıcı şiirlerdir. İmrül Kays’ın kasidesi, dünya şiirinin parlak zirvelerinden biridir. Ummadığınız kadar da moderndir. Bir aşk kaçamağının anısını anlatır. Gece karanlığında pişirilmiş bir işin öyküsünü anlatır. Çok cesur bir dille anlatır ve üstü kapalı güzelliklerle anlatır.
Kuran için ise şunu söyleyebiliriz. Tuhaf bir metindir, irrasyonel bir metindir. Okur yazar olmayan, dolayısıyla henüz müellif kavramına sahip olmayan bir kültürün eseridir. “Bu metni kim yazdı? Ben yazdım. Benim fikrimdir, benim sözümdür,” kavramına veya söylemine henüz kavuşmamış bir toplumda doğmuştur. Yazılı kültürün olmadığı bir toplumda edebi üretim, ister masal, ister destan ya da şiir olsun, anonimdir. Birisi bunu halk önünde söyler. Bunu duyan ve öğrenenler ezberler, gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra başka yerde tekrar söylerler. Giderek bu söylem, bu edebi üretim bir kişinin sözü değil de kamunun sesi, aklın sesi, tanrıların sesi niteliğini kazanır. Bunda çok çarpıcı bir güzellik vardır. Bunu Homeros’ta da, eski Hint destanlarında da görürsünüz. İlk anonim Anglosakson şiirlerinde de görürsünüz. Yüksek bir söylemdir. İnsanın tüylerini diken diken eden bir söylemdir. Bireyin cılız ve şımarık sesi henüz bozmamıştır dili. Buna karşılık ifade spektrumu son derece kısıtlıdır. O dille, ne bileyim, bilimsel makale yazamazsınız, at yarışı tahmini yazamazsınız, çamaşır makinası kullanım talimatnamesi de yazamazsınız. Ancak tanrısal birtakım gerçekleri dile getiren anonim bir sesi dillendirebilirsiniz, ki güzel bir sestir.
Arapçanın ciddi bir şekilde yazıya dökülmesi, yani bir yazı standardının oluşturulması ve bu standartla ilk Arapça edebi eser olan Kuranı Kerim’in yazıya dökülmesi, genel akademik kanıya göre Muhammed’in ölümünden 50 yıl kadar sonra gerçekleşmiş görünüyor. İslami kanıya göre demiyorum, akademik kanıya diyorum. O tarihte Araplar artık dünyanın en büyük imparatorluğunun sahibiydi. Dünyanın en büyüğü olmakla kalmıyor, dünyada toplam kentli nüfusun yarıdan fazlasına sahip olan, dünyanın en eski medeniyet merkezleri olan Şam’a, Bağdad’a, bütün İran’a ve bütün Mısır’a hakim olan bir imparatorluktan söz ediyoruz. İzin verin de bir kültürel zenginliği olsun. O tarihten sonra gelişen Arapça, dünya tarihinin en zengin, en esnek, en işlenmiş, en etüt edilmiş, rafine edilmiş, cümle yapıları, kelime kökenleri, sözlü şiiri incelenmiş ve arındırılmış olan dillerinden biridir.
Kuvvetle tavsiye ederim öğrenmenizi. Kültür tarihi alanında söz söyleyecek iseniz iki tane temel dil şarttır: Batı için Latince, Doğu için Arapça. Bunlara vakıf olmadan gerçekten dünyada son 200 yıldan önce neler olmuş, yeterince anlayamazsınız. Aklınızda olsun.
Tabii bunların yanı sıra Çince ile Hintçe de var. Ama artık hangi birine yetişeceksin? Latince ile Arapçayı hallettiniz mi yeter bence, biraz olsun kültürlü bir insan sayılabilirsiniz.