Antik Çağ nasıl battı
Pazar Sohbeti
19 Aralık 2021
0:00
0:00

metin

Anadolu nüfusu Antik Çağdan sonra azaldı dediniz geçen. Neden oldu bu acaba?
6. yüzyılda Roma İmparatorluğu gümbür gümbür çöktü. Batısı daha önce çökmüştü. İmparatorluğun nüfus açısından, ekonomik ve kültürel açılardan asıl can damarı olan Doğusu ise 6. yüzyıl ortalarında havlu attı.
Ekonomik darboğaz yüzyıl başından beri kendini belli etmişti. Devlet gelirleri sürekli azalırken devlet giderleri arttı, bir noktada devlet yönetimi finanse edilemeyecek raddeye vardı. Bir kereden olmadı tabii, yüz yıla yayılan bir kriz yaşandı. 510-520’lerde Anastasius Kayser zamanında sıkı para politikası uygulandı. Devlet bütçesini dengelemek için halkın ve zenginlerin boğazı sıkıldı. Bu sayede askeriye maaşları düzgün ödenebildi. Fakat takati yetmedi devletin. Jüstinyen döneminde İstanbul’daki büyük ayaklanmanın ardından parasal genişleme politikasına dönüldü. Tapınaklar, kaleler, yollar vesaire yaparak ekonomiyi canlandırma yoluna gittiler. Fakat bu yöntem de işlemedi. İtalya’da ve İran sınırında aynı anda devam eden savaşlar, finansman yokluğundan dolayı sonsuz ve sonuçsuz birer kör döğüşüne dönüştü. Sonu gelmeyen savaşlar ekonomik krizi daha da derinleştirdi ve sonuçta devlet iflas etti. Bin yıldan beri Roma’nın gücünün ana dayanağı olan profesyonel ordu, yirmi-otuz yıl gibi kısa bir süre içinde dağıldı. Ordu dağılınca gümüş para sirkülasyonu durma noktasına geldi. Ordu donatımı ve ordu iaşesi ile geçinen büyük taşra kentleri battı. 541 yılında başlayan büyük veba salgını ekonomik felaketin üstüne tuz biber ekti. Anadolu ve Balkanların nüfusu, kimi tahminlere göre yarı yarıya kırıldı.
Aşağı yukarı 560 yılı dolayında profesyonel ordu fiilen ortadan kalktı. Onun yerine, daha sonra İslam devletlerindeki ikta düzeninin ilk modeli olan pronoia sistemi kuruldu. Asker alma işi yerel derebeylerine bırakıldı. Derebeyinin Allah ne verdiyse usulü vergi ve haraç toplamasına göz yumuldu. Çünkü devlet, askeri kadrolara maaş ödeyemez noktaya gelmişti. Ordu özelleştirildi bir bakıma. Bunun çok radikal sonuçları oldu. 550 yılıyla 600 yılı arasında Doğu Akdeniz bölgesinde para sirkülasyonu radikal bir şekilde çöktü. Yüzde beş, yüzde altı gibi bir düzeye düştü. Bununla birlikte, ordu donatımından geçinen büyük taşra zenginlerinin soyu tükendi. Onların kültür eserleri, tapınaklar ve saire ile donattığı şehirler öksüz kaldı. Balkanlar ve Anadolu’da kentlerin birçoğu terk edildi. Yeni yönetici sınıf şehirlerden kaçıp, sağlam kalelere sığındı. Ülke büyük bir hızla taş devrine döndü. Bu karanlık çağ 550’lerden başlar, 1150’lere dek yaklaşık altı yüz yıl devam eder. 9. yüzyılda hafif bir canlanma belirtisi görülür, 11. yüzyılda Rum diyarı biraz toparlanır gibi olur, fakat Türk istilasıyla bir darbe daha yiyip sendeler.
Orta Doğu, yani Suriye ve Mısır, 6. yüzyıl krizini nispeten daha az hasarla atlattılar. Antik çağın kentleri Anadolu ve Balkanlarda büyük oranda sahneden silinirken, Antakya’da, Urfa’da, Halep’te, Şam’da, Kudüs’te, bir miktar küçülmekle birlikte hayatiyetini sürdürdü. Medeniyetin ağırlık merkezi İstanbul’dan ve Ege’den Suriye ve Mısır’a kaydı. Bunun sonucu olarak bu bölgelerin halkı, İstanbul tarafından yönetilme fikrine direnmeye başladı. Yeni siyasi oluşumlara, yeni kültürel yönelimlere kucak açtılar. Derken Arabistan’da zuhur eden yeni bir din ve yeni bir imparatorluk, fırtına gibi eserek o bölgeyi etkisi altına aldı.