Ahlat mezar taşlarını kim yaptı
Pazar Sohbeti (Düzenlenmiş)
8 Mart 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Ahlat mezar taşları ile Ermeni haçkarları arasında bir bağ var mı?
Bariz bir bağ var. Haçkar dediğimiz dikdörtgen büyük mezar stelleri en eski zamanlardan beri Ermeni kültürünün en tipik ürünlerinden biridir. Ermeni coğrafyasının her bucağında on binlercesini görürsünüz. Bugünkü Ermenistan’da da gayet canlı haçkar imalat sektörü var. Bunların çoğu mezar taşıdır, bazen bir olayın veya dileğin yadigarı olarak da dikilirler. Tipik bir formu vardır. Ön yüzü oya gibi, delicesine işlenmiştir. Genellikle üst partisyonu biraz öne doğru çıkık olur. Kırmızı volkanik taştan yapılanı makbuldür. Yaptıranın gücüne göre iki metre, üç metre, hatta daha yüksek olabilir.
İslam geleneğinde hiçbir karşılığı olmayan bu formun Ahlat mezarlığında binlercesinin bulunması hakikaten sıradışı bir olaydır, açıklanması gereken bir olaydır. Üstelik gelip geçici bir heves değil, anlaşılan Ortaçağdan başlayıp 20. yüzyıla dek sürdürmüşler o geleneği. İslam mezarı bunlar, ama Ermenilere ait bir simgesel formu benimsemişler. Yalnız mezar taşları değil, o mezarlıkta bir iki düzine kadar büyük kümbet var, külah çatılı. Onlar da son derece tipik, 10.-11. yüzyıl Ermeni kilise mimarisinden alınma. İslami bir işleve uyarlanmış. Bana öyle geliyor ki bu olgular üzerinde ciddiyetle düşünmeyi denersek, Faruk Sümer ve benzerlerinin sahte tarihçiliğine ve ırkçı söylemine kanmadan açık yürekle düşünürsek, genel anlamda Türkiye tarihi hakkında da ilginç açılımlar yakalayabiliriz.
Ahlat Şahları
Mezarlığın kapısına gururla yazmışlar Selçuklu Mezarlığı diye. Türkçe literatürde de Selçuklu Mezarlığı diye geçiyor. Oysa Selçuklularla alakası pek dolaylı ve zayıf bence. 1100 yılından 1200’lerin başlarına dek burada Ahlat Şahları denilen bir devlet hüküm sürmüş. Diğer adı Armen veya Ermen Şahları. Kağıt üstünde Tahran’daki Selçuklulara biat etmişler zaman zaman, ama fiiliyatta bağımsız bir beylik veya devlet. Kendi paralarını basmış, uluslararası politikada aktif bir oyuncu olmuş. Bütün Van gölü havzasına ve Bitlis’e hükmetmiş. Sanırım bu devletin adını sakıncalı bulduklarından Selçuklu diye ısrarla vurgulama gereği duyuyorlar.
Ahlat Şahları aslen Türk ve Müslüman. Daha doğrusu asıllarının ne olduğu biraz muğlak, çünkü birkaçı köle soyundan geliyor, fakat benimsedikleri devlet söylemi ve egemenlik kültürü net bir şekilde Türk. O devirde Yakın Doğu dünyasının neredeyse tamamına hakim olan Türk askeri aristokrasisi içinde yer almışlar. Fakat ele geçirdikleri ve yüz küsur yıl yönettikleri devlet bir Ermeni devleti. Sınırları, bire bir, Ardzruni sülalesin 10. yüzyıl başında kurduğu Vaspuragan Krallığınına denk geliyor. Bu krallık, Ahtamar Adasındaki meşhur kiliseyi, Gevaş’taki Narek Manastırını, Başkale-Albayrak’taki muazzam Aziz Bartholomeos Manastırını yaptıran oluşum. Başkentleri olan Ahlat, son Vaspuragan kralı Senekerim’in 1000 yılından sonra kurduğu ve üslendiği şehir. 1021’de Senekerin krallığınından feragat edince şehir Bizans yönetimine geçmiş, 1060’lara doğru darmadağın olmuş, 1100’de Türk Sökmen gelip krallığı yeni esaslar üzerinde ihya etmiş. Konya’daki nasıl Rum Sultanı ise, bu da aynı şekilde ve aynı anlamda Ermeni Şahı. Eski devlet, yeni yönetici kadro.
Esasen bugün Ahlat’ta ayakta duran eserlerin hiç biri Sökmenoğulları devrine ait değil, çünkü 1230 yılında Celaleddin Harzemşah şehri zaptedip taş üstüne taş bırakmamacasına yıkmış. Mezarlıktaki güzel kümbetlerin en eskileri, bu tarihten hemen sonra kente hakim olan Moğol yöneticilerine ait. Besbelli yıkılan kentin eski anıtları tarzında inşa etmişler, çünkü kullandıkları üslup başka yerlerdeki Moğol yöneticilerin kullandığı bir üslup değil. Moğollar gidince 14. yüzyılda Bitlis’teki Rojki mirlerine tabi Kürt beyleri Ahlat beyliğini yönetmiş, yine aynı tarzda bir dizi kümbet yaptırmışlar. Onlardan sonra kısa bir süre Akkoyunlular gelmiş, onlar da aynı stili sürdürmüşler. Öyle anlaşılıyor ki Neo-Ermeni tarzı kümbet ve mezar taşı, Ahlat hükümdarlığının bir tür alameti farikası ve egemenlik simgesi olarak değerlendirilmiş.
Haçkar tarzı mezar taşlarının en eskileri 13. yüzyıla gider diyorlar. Ancak bunlara ben tanık olmadım. Bu tür literatürü üretenlerin dürüstlüğüne de ne kadar güvenilir, emin değilim. Halen ayakta duran mezar taşlarının en eski ve görkemli olanları 18. yüzyıl sonlarına ait. Büyük çoğunluğu 19. yüzyıl işi. İyice ilkel olanlar Cumhuriyet döneminin ilk yıllarına tarihleniyor. En son yanılmıyorsam 1960’larda haçkar tarzı mezar taşı dikmişler.