Abdülhamit devrilmese daha mı iyiydi
Pazar Sohbeti
10 Ocak 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Birinci Dünya Savaşı’nda tahtta Abdülhamit olsaydı ne olurdu?
Çok fazla fark edeceğini sanmıyorum. Sonuç olarak İttihat ve Tarakki rejimi 1908’de çok büyük umutlarla geldi iktidara, ama kısa zamanda tüm iç ve dış politikalarında Abdülhamit çizgisine evrildi. Dış politikada Abdülhamit’in başlattığı Almanya ile askeri işbirliği siyaseti sürdürüldü. İç politikada Gayrimüslim unsurları tasfiye ederek Türk-İslam hamaseti üzerine kurulu bir ulusal kimlik inşa etme projesine geri dönüldü. İlk yılların hürriyet sarhoşluğunun iyi sonuç vermediği görülünce en geç 1912’de Abdülhamid devrini mumla aratan bir polis ve hafiye düzenine rücu edildi. Elbette Abdülhamit’in son yıllarının miskinliğine kıyasla çok daha dinamik ve cesur bir rejimdi. Her şeyden önce muazzam bir kuşak değişimi yaşandı, ortalama bakan yaşı sesenlerden kırklara düştü. Bunun getirdiği üslup farkı belirgindir. Ama temel politikalarda büyük değişiklik olduğunu sanmıyorum.
1914 Harbi’ne girerken Türkiye’nin stratejik hedefleri nelerdi? Birinci büyük mesele kapitülasyonların kaldırılmasıydı. Onlar kaldırılmadan Osmanlı’nın sürdürülebilir bir proje olmadığına dair aşağı yukarı herkes mutabıktı. Kapitülasyonların ana yararlanıcısı ise Fransa ve İngiltere idi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti, Fransa ve İngiltere’ye karşı Almanların yanında yer almaya objektif olarak daha yatkındı.
İkinci mesele, savaş ortamından istifade ederek Anadolu’da Gayrimüslim unsurlar sorununun temelden çözülmesiydi. Bu konuda da Almanya’nın, Türkiye’de yoğun misyon yatırımlarına sahip olan İngiltere, Fransa ve ABD’nin Almanya’ya oranla çok daha müsamahakar olacağına hükmedildi.
Üçüncü mesele, 1913’te kaybedilen Batı Trakya ile Ege Adaları’nın geri alınmasıydı. O konuda da İngiltere ve özellikle Amerika, Yunanistan’dan yana açıkça taraf tutma eğilimindeydi. Dolayısıyla, başta kim olursa olsun Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya yanında dahil olması hemen hemen kaçınılmazdı diye düşünüyorum.
Peki işin başında Enver veya Cemal değil de Abdülhamit ekolünden eski kafalı komutanlar olsa ne fark ederdi? Düşünmeye değer bir soru. Sarıkamış cephesinde çok şey değişmezdi diye düşünüyorum. Çünkü Kafkasya cephesinde umumi taarruza ilişkin planlar muhtemelen 1878’den beri hazırdı. 1914’ün kara kışında taarruz fikri ise muhtemelen Rusların dikkatini Polonya cephesinden uzaklaştırmak maksadına matuf bir Alman dayatmasıydı. Osmanlı Genelkurmayı savaşın erken aşamasında bu talebe direnemezdi. Belki Sarıkamış’a dağdan inmek gibi çılgınca riskli bir işe cevaz verilmezdi. Klasik bir cephe savaşıyla yetinilirdi, onu bilemeyiz.
Abdülhamit başta olsa Süveyş’te yahut Basra ve Abadan’da ayıya çomak sokmak niteliğinde maceralara girişilir miydi? Padişahın ürkek ve temkinli kişiliği göz önüne alındığında belki de girişilmezdi. Abdülhamit’in yaklaşımı, savaşın en sert noktasında dahi İngiltere ile uzlaşma kanallarını açık tutma yönünde olurdu sanıyorum. Orta Doğu’da İngilizlerle arka kapı diplomasisini açık tutup, Fransa’nın bölgeye girmesini önlemek muhtemelen en akılcı politikaydı. Bunun sonucunda Türkiye sonuçta Arap ülkelerini kaybetse bile İngiltere’nin desteğiyle bir tür ortak yönetim imkanı yaratılabilirdi belki.
Fakat bunlar spekülasyondur. Abdülhamit Han nominal olarak başta kalsa dahi, savaş koşullarında Alman ekolünden yetişmiş askeri kadroların kendisine ne kadar hareket alanı bırakacaklarını kestiremeyiz. Muhtemeldir ki ihtiyar sultan kısa zamanda devre dışı bırakılır, ya da son yüz yıldaki dört selefi gibi sarayında ecel-i kazaya uğrayabilirdi.