ABD seçimlerinde sahtecilik olur mu
Pazar Sohbeti
1 Kasım 2020
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Birkaç gün sonra Amerika’da başkanlık seçimi var. Yorumlar mısınız? Trump kazanır mı sizce?
Öyle ya da böyle Trump kaybedecek görünüyor. Biden’ı önde, Trump’ı arkada gösteren kamuoyu yoklamaları inandırıcı değil elbette. Öyle bir çağa girdik ki ana akım medyanın söylediği tek kelimeye inanmak artık mümkün değil. İdeolojik olarak doğru sayılan yaklaşımlar uğruna her türlü yalancılık, sahtecilik mübah ve makbul sayılıyor. Şeffaf ve dürüst bir seçim yapılsa Trump’ın açık farkla galip geleceğini tahmin ediyorum ben. Fakat ABD’nin bugün geldiği noktada öyle bir seçimin mümkün olduğunu pek zannetmiyorum. Öyle ya da böyle, adamı indirmeye kararlı görünüyorlar. Sonucu göreceğiz. İki gün daha dişimizi sıkacağız.
Trump seçim sonuçlarını kabul etmezse ne olur? Bence tersi ihtimal çok daha kuvvetli. Yani Trump kazanacak olursa veya seçimden belirsiz bir sonuç çıkarsa, karşı tarafın çamura yatma ihtimalini ben daha güçlü görüyorum. ABD’de en azından 2001’den bu yana gitgide pekişen bir kurumsal diktatörlük hüküm sürüyor. 2016’dan bu yana eskiden az çok bağımsız olan ABD medyasını tamamen ellerine geçirmiş görünüyorlar. Ve Trump’ın Rus ajanı olduğu, ya da 2016’da Rus müdahalesiyle kazandığı gibi, asgari zekaya veya düşünce ahlakına sahip olan birinin düşünmeden çöpe atacağı iddiaları bile adeta oy birliğiyle dayatabiliyorlar. Bir allahın kulu da kalkıp “ya saçmalıyorsunuz arkadaşlar, bu kadar da olmaz” diyemiyor. Dedirtmiyorlar. Bu koşullar altında serbest ve dürüst bir seçimin imkanı kalmamıştır diye tahmin ediyorum.
Tüm hazırlıklar aylardan beri buna yönelik görünüyor. Posta yoluyla oy vermek gibi bir absürtlük var Amerikan sisteminde. İsteyen posta yoluyla seçime katılıyor. Ve bu yıl daha önce görülmemiş bir oranda posta oyu kullanılması için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Trump buna itiraz etti baştan beri. Açıkça dolandırıcılık yapacaklar, seçime hile katacaklar dedi. Şimdi şöyle düşünün, mantıklı bir insanın açısından geçerli bir kuşku var. Dolandırıcılık olabilir veya olmayabilir, fakat kuşkulanmak için yeterli neden var. Bu durumda karşı tarafın, madem kuşkular var, buyurun gelin konuşalım, bu kuşkuları nasıl gideririz demesi beklenir. Dürüst bir insanın tavrı budur. Sistemin sağlığını birinci öncelik olarak düşünen birinin tavrı budur. Eğer maksat şaibeyi gidermekse, tüm tarafların içine sinecek tedbirlerin alınması gerekir. Bunu yapmayıp da tehditle ve hakaretle kuşku duyan tarafı sindirmeye çalışıyorlarsa şayet, bunun iyi niyetli olmasına imkan yoktur. Madem posta işinde bariz sahtekarlık ihtimali var, o zaman ya posta ile oy vermeyi kaldıralım, ya da sağlıklı olması için ekstra tedbirler alalım demek normal insan davranışıdır. Onun yerine, postayı zorla tek yöntem ya da tercih edilen yöntem haline getirmeye kalkarsan, kusura bakmayın, kötü niyetiniz kabak gibi sırıtır.
Posta yoluyla verilen oyları güvenilmez kılan birkaç temel neden var. Biliyorsunuz, Türkiye’de de öyle, seçimde niçin bir kulübe yapıp perde arkasına giriyor insanlar? Yakınlarındaki kişiler tarafından etki veya baskı altında tutulmasınlar diye. Yani kime oy verdikleri belli olmasın diye kulübeye sokuluyor insanlar. Hocası, abisi, bölgenin azılıları, parti ileri gelenleri, polis vs. etkileyemesin kullandığı oyu. Onlara vallahi ben sizin istediğiniz gibi oy vereceğim, söz, deyip kulübeye girdiğinde vicdanının sesini dinleyebilsin diye. Posta yoluyla seçimde böyle bir güvence yok. Postayla oy verenler pekala zorbalık altında oy kullanabilirler ve bunu önleyecek hiçbir mekanizma yok.
İkincisi, tarafların fiilen hazır bulunduğu bir ortamda oy kullanıldığı ve sayım yapıldığı zaman sahtekarlık yapmak zordur. Buna karşılık oy anonim bir şekilde kullanılır ve anonim kişilerin elinden geçerek sayım noktasına ulaşırsa, müdahale imkanları neredeyse sonsuzdur. Sürecin herhangi bir noktasında zarflar toplanıp, istenmeyen oylar çöpe atılabilir. Ya da olumsuz oyların istatistiki olarak yoğun olması beklenen adreslerden gelen oylar doğrudan yok edilebilir. Posta kutusunda olur, kutuları boşaltıp merkeze taşıma aşamasında olur, merkezde biriktirme aşamasında olur. Kaç elden geçtiğini asla bilemezsiniz.
Üçüncüsü, Amerikan seçimlerinde öteden beri bilinen bir yöntem. Oy kullanmayacağı kesine yakın bir şekilde bilinen geniş kesimler vardır. Mesela huzurevi sakinleri, kronik hastalar, son on seçimde oy kullanmamış olanlar. Bunlara ait oy pusulalarını toplamak zor bir şey değil. Oy pusulalarını adresine varmadan posta sisteminden çalmak da ahım şahım beceri isteyen bir operasyon değil. Aslına bakarsanız beş on dolar karşılığında oy pusulasını satmaya razı olacak insan da çoktur ABD’de. Doldurursun bunları, adam başı bin tane oyu postaya verirsin oldu bitti. Bu işlemleri bütün ülke çapında da yapmaya gerek yok. Belli başlı birkaç eyalette, başa baş görünen birkaç seçim çevresini organize edersen mesele kalmaz.
Bu yalın gerçekler ortadayken Demokratların ısrarla ve çok kuvvetli bir şekilde posta yoluyla oy kullanmayı teşvik etmeleri ve Amerikan tarihinde görülmemiş bir düzeyde 80 milyonu aşkın oyun posta yoluyla kullanılması, doğrusunu isterseniz, açık ve seçik, kuşkusuz bir seçim dolandırıcılığı vakasına işaret ediyor. Bundan ne sonuç çıkar bilmiyoruz. Bütün mainstream medya Trump’a karşı bir cihat, bir haçlı seferi halindeler. Bunlar nasıl bir oyun oynarlar onu da bilmiyoruz. Cıngar çıkarsa sonucu ne olur? Cıngar çıkarsa Amerikan sisteminde eninde sonunda olay Yüksek Mahkemeye gider, Yüksek Mahkeme ise muhtemelen Trump lehine karar verir. Karşı taraf şu anda ulaşmış olduğu ahlaki mutlakiyet duygusu çerçevesinde böyle bir kararı kabul eder mi? Onu da göreceğiz. Her halükarda eğlenceli bir şey olacağa benziyor.
Tarih notu: Bu söyleşiden iki gün sonra ABD’de yapılan başkanlık seçimlerinde Trump mağlup ilan edildi. Amerikan kamuoyunun yarıya yakın bir bölümü seçimin sahtekarlıkla alındığına kanaat getirdi. Ancak bu görüşün kamuoyunda ifade edilmesi etkili bir şekilde yasaklandı. Protestocular ağır hapis cezalarına çarptırıldılar.