ABD Afganistan’ı neden işgal etti
Blog
17 Ağustos 2021
0:00
0:00
anahtar kelimeler
metin
Afganistan’da Amerikan askeri işgalinin yenilgisinden iki gün sonra.
ABD’nin Afganistan’ı işgalinin temel nedeni sınırsız kibir ve cehalettir. Cehalet derken, insan soyunun binlerce yıllık tecrübeden çıkardığı derslerden ve ahlaki ilkelerden habersiz ergen psikolojisini kastediyorum. “Hey Joe” dediler, bu Efgen midir ne karın ağrısıdır bize kafa tutuyor. Ezer miyiz? Ezeriz. Hem Rusya, jeopolitik, istikrar, güç projeksiyonu vs. Alem görsün kim daha uzağa işer.
Elbette ‘stratejik analiz’ler ısmarladılar ve kullandılar. Sidik yarışına bir kez karar verince gerekçe üretmek kolaydır. Ve unutmayın ki o analizleri üreten akademik memurların yönlendirici güdüsü hakikat aşkı değil, üstlerinin gözüne girmektir. Yüzlercesini okudum; biliyorum. Hemen hepsi deli saçmasıdır: Afaki varsayımlar, keyfi çıkarımlar, rastgele yorumlar, klişelerden ibaret tarih bilgisi.
Amerikan toplumu 11 Eylül olaylarından sonra panik içindeydi. ‘Duruma hakimiz, sidiğimiz şiddetli’ mesajı verilmezse kontrolü kaybetmekten korktular. Daha vahimi, anketlerde başkanın puanının düşmesinden korktular. Haritada Afganistan’ın yerini bulmaktan aciz bir budala olan küçük Bush’u ikna ettiler.
Medyadaki kiralık kalemler vasıtasıyla muazzam bir isteri yaratıldı. Kötüler kim? Efgenler. Cezalandıralım mı? En şedit şekilde. Kimsenin aklına gelmedi sormak, birkaç bin kişilik bir çeteyi — eğer öyle bir çete varsa ve 11 Eylül saldırılarını sahiden onlar yapmışsa ve karargahlarını akşamdan sabaha Pakistan’a çekecek kadar akılları yoksa — cezalandırmanın tek yolu dünyanın öbür ucundaki bir ülkeyi zaptedip, halkını esir alıp, ücra dağ köylerini bombalamak mıdır diye. Para mı dedin? Lafı olmaz, al sana 100 milyar dolar avans, daha lazım olursa sakın çekinme.
Ondan sonrası Yağma Hasan’ın böreğidir. Yaratılan isteri ikliminde onlar istedikçe Kongre verdi. Bir istediler, beş verdi. Vermekten imtina eden Kongre üyelerini rüşvetle, olmadı şantajla ikna ettiler. Sonuç olarak trilyonlarca dolardan söz ediyoruz (kimi kaynaklarda 1 trilyon, kimilerinde 2,4 trilyon rakamı geçiyor). Bütün Türkiye nüfusunun bir yılda kazandığı toplam paradan fazla.
Bu para vergi ve borç olarak halktan toplandı, bir kısım kişilere ödendi. Sahada olan ve olmayan askerlere ödendi. Yol, bina, istihkam, elektronik altyapı sunan taşeronlara ödendi. “İşte teknolojinin son harikası, götünden ateş saçan zilli zürafa” diye gelen şarlatanlara ödendi. “Hey mistır, bende çok acayip bilgiler var sana indirimli bir milyon” diyen yerli üçkağıtçıya ödendi. Ben Efgen yemeği yemem diyerek isyan eden Johnny’ye Amerikadan uçakla Burger King getirtmeye ödendi. Bu şaklabanlığı Amerika ve dünya halkına satmak için görevlendirilen binlerce think thankçi analist ile köşe yazarına ödendi (“zavallı Efgen kadınları, bakın Fatema nasıl ağlıyor!”). Para nasılsa boldu, komisyonlar uçuktu, yarısı cebe inse sorun edecek kimse yoktu. Komşum yerken ben neden aç kalayım?
Afganistan’ın düne dek en zengin kişisi mesleğe Amerikan üssünde tercüman olarak başlamış. Yeter mi bu bilgi?
İşgal uzadıkça milleti kandıracak bir gerekçe lazım oldu. “Ulus inşa ediyoruz” dediler. Sokaktan topladıkları çapulculardan ve üç beş maaşa milletini satmaktan gocunmayacaklardan 300 bin kişilik bir silahlı kuvvet kurdular. Başkaca hiçbir şey yapmadılar. Afganistan’ın ulusal geliri yirmi yılda dünyadaki fakir ülkelerin hemen hepsinden daha az arttı. Buna karşılık ülkenin tamamını yirmi yıl terorize ettiler. Köyleri yaktılar. Tarlalarda köpek gibi insan avladılar. Kuşku duyduklarını sokak ortasında çoluk çocuğu önünde infaz ettiler. “Yanlışlıkla” düğün bombaladılar. “Yanlışlıkla” okul bombaladılar. “Yanlışlıkla” hastane bombaladılar. Son üç yılda, yenildikleri ve çekilecekleri belli olduğu halde, havadan 15 bin bomba attılar. Bomba. Düşün. Köyüne, sokağına, iş yerine.
Bu işin sonu olmadığını, yirmi yılda inşa ettikleri ulusun çöpten gecekondu olduğunu bilmiyorlar mıydı? Çoğu biliyordu yahut seziyordu sanırım. 2018’de sızdırılan Afganistan evraklarında açıkça görülüyor, en üst düzey generaller iç yazışmalarda her şeyin farkında, ama sıra kamuoyuna konuşmaya gelince hepsi gözünü kırpmadan yalan söylüyor. Neden? Çünkü hepsi sonuçta memur. İstenmeyen gerçekleri dile getirmenin sonuçlarından korkuyor. Neme lazım, bir kahraman ben miyim diye düşünüyor. Hain ilan edilmekten, aşağılanmaktan korkuyor. Ayrıca tezgah güzel, neden bir süre olsun istifade etmesin? Emeklilik vakti gelince düşünürüz.
Demek ki sebepler bir değil üçmüş. Önce kibir ve cehalet. Sonra menfaat. Son olarak korku, bencillik ve yalan. Hepsi bu kadar. Başkaca da hiçbir elle tutulur mantığı yok yirmi yıllık savaşın. Ve Irak’ın, Suriye’nin, Yemen’in, Somali’nin ve diğerlerinin.
Umalım ki zincirleme bir çözülmenin ilk halkası olur Afganistan hezimeti.
Taliban daha mı iyi? En ufak bir fikrim yok. İyimser olduğumu söyleyemem. Belki tutundukları dogmalar yüzünden bir müddet hayatı Afgan halkının bir kısmına zindan ederler, sonra hayat doğal akışına girer. Belki de girmez. Kim bilir?
Ancak bunca insanın, sahteliği gün gibi aşikar olan propaganda formüllerine bu denli kolay kanıp, papağan gibi o formülleri tekrarlamaya başlaması bana artık hakikaten dayanılmaz gelmeye başladı. Onu da söylemiş olayım.
Medeniyet götürmüşlermiş. S.kimin medeniyeti!